Depreme hazırız!

Aha… Tabi tabi, çok hazırız.
Her afetten sonra papatya falı gibi “Hazır mıyız, değil miyiz?” diye sayıklıyoruz ya...
İşte o “çok hazırız” dediğimiz son depremde, 13 saniyelik bir sarsıntıda millet birbirini ezerek sokağa fırladı.
Soruyorum: Bu deprem 20 saniye daha uzun sürseydi ne olurdu?
Yıkım mı? Evet.
Panik? Kesin.
Kaos? Tartışmasız.
Kurtarma mı? Bekle biraz... Henüz ulaşmadı.
Sokağa çıktık da ne oldu?
İstanbul’un kalbinde ya da Çatalca’nın merkezinde fark etmez.
Sokağa çıktın da nereye çıktın kardeşim? Etrafında koca koca binalar, üstünde düşmeye hazır balkonlar, camlar, tabelalar… Yani içeride kalırsan binaya gömülme ihtimalin var, dışarı çıkarsan gökten düşene denk gelme riskin. E peki bu mudur “hazırlık”?
Evde deprem çantası var mı?
Evde bir deprem çantası var mı?
Yok. Varsa da içinde 2019'dan kalma bisküvi, patlamış piller, yarısı boş şişe su.
Çoğumuzun haberi yok çantada ne olmalı, nerede durmalı.
Çünkü alıştık: Deprem sadece haber bültenlerinde olur.
Sallandı mı? Kapat televizyondaki diziyi, bak sosyal medyaya, sonra herkes "çok geçmiş olsun" deyip yatmaya devam eder. İşte böyle hazırız biz!
Toplanma alanı nerede?
Kaç kişi biliyor evine en yakın toplanma alanını? Google’a yazmak dışında kaç kişi gerçekten gidip baktı o alana? Millet Bahçesi ve meydan olmasa, nereye gidecektik? Sosyal tesisler silme doldu.
Çatalca’da neyiz biz?
Çatalca’yı sanki deprem unutmuş gibi davranıyoruz.
Ama Çatalca da Marmara’dır, unutma!
Fay hattına selam duran mahallelerimiz var.
Geniş tarım alanlarımızın çevresinde yükselen beton bloklar artık doğanın önüne duvar örüyor.
Ve biz hâlâ "Biz şehre uzak sayılırız" rahatlığındayız.
Sana soruyorum: Bu bölgede bir afet olduğunda, kaç dakika içinde sağlık ekipleri gelir?
Kırsalda bir ev yıkılsa, kaç kişi bilir onu?
Bir köy yolu çökse, kimin haberi olur?
İşte hazır olmadığımız yer tam da burası!
Deprem oldu diyelim!
Deprem anında hayatta kaldık, peki sonra?
Barınma? Yok.
Temiz su? Şansa.
Gıda? İki gün marketler kapansa raflarda ekmek bulamazsın.
Tuvalet, hijyen? Allah’a emanet.
Psikolojik destek? Onu da biz birbirimize veririz artık…
Bu halk, yıllardır “sonrası”na hazırlıksız.
Yıkımın ardından sığındığımız arabalar, battaniyeye sarılıp donduğumuz geceler, çaresizce haber bekleyen kalabalıklar... Bunları yaşadık.
Ama unuttuk. Çünkü bizde afet hafızası balık gibidir, üç gün sonra her şey silinir.
Hazırlık kâğıt üzerinde olmaz
Yazılan raporlarla, verilen demeçlerle, kamera karşısında yapılan tatbikatlarla hazırlık olmaz.
Hazırlık, halkın yüreğine işlemeli.
Her sokakta bir gönüllü afet timi olmalı.
Her bina, her site kendi içinde bir plan oluşturmalı.
Muhtarından esnafına kadar herkesin rolü belli olmalı.
Çünkü depremden sonra "Kimse yok muydu?" dememek için şimdiden "Ben varım" demek gerekiyor.
Siz uyurken fay hattı uyanık
Deprem uyumaz.
O fay hattı tam burnumuzun dibinde.
Ve biz hâlâ uykudayız.
Sistem uykuda, yönetim uykuda, biz uykudayız.
Ama şunu unutma sevgili okur:
O fay bir gün “Yeter” dediğinde, kime ne kadar bağırırsan bağır...
Sesini duyan olmayacak!
Hazırlık, sadece devletten beklenmez.
Bu mahalle bizim.
Bu evler bizim.
Bu sokaklarda çocuklarımız oynuyor.
Bizi kimse kurtarmayacak, biz birbirimizi kurtaracağız.
Ama önce şu rüyadan uyanalım.
Hazır falan değiliz.
Ve zamanımız da pek kalmadı.