
ABD ile Çin gerginliği

ABD Başkanı Donald Trump’ın 2 Nisan’da kapsamlı gümrük tarifelerini duyurmasının ardından, Çin benzer gümrük tarifeleri ile karşılık vermesi üzerine Dünya piyasalarıda hareketlenmeler yaşandı. ABD ile Çin arasında yaşanan gerginlikler bize ''Filler tepişirken çimenler ezilir'' sözünü hatırlatmaya başladı. Amerika Birleşik Devletleri, son yıllarda baş döndüren ekonomik yükselişi karşısında Çin Halk Cumhuriyeti'ne karşı harekete geçti. Dünyanın en büyük ekonomisi olarak bilinen ABD, bu liderliğini artık Çin'e kaptırdığı görülüyor. Çin, ürettiği elektrikli araç ve cep telefonları gibi teknolojik ürünler karşısında ABD ve Avrupa firmaları rekabete zorlanınca devreye Devlet Başkanları girmeye başladı.
Çin, yapay zekâ ve yarı iletken çip üretimi gibi ileri teknolojik ürünleri üretiminde yükselişe geçti. Ayrıca Çin, dünyanın en büyük elektrikli araç üreticisidir ve bu alanda büyümeye hızla devam etmektedir. 20 Ocak'ta göreve başlayan ABD Başkanı Donald Trump, Çin’e yönelik gümrük vergileri ile başlattığı ticaret savaşı bir sıcak çatışmaya dönmesinden korkuluyor. Dünya'nın en büyük iki ekonomisi arasında devam eden ticaret savaşı tırmanırken Çin'in gümrük vergisi misillemesi tehdidinin ardından ABD, gerekirse Çin ile sıcak savaşa girmeye hazır olduğunu açıklaması üzerine dünya ekonomi çevrelerinde tedirginliğe neden oldu. ABD ile Çin arasında gerginliğin yaşandığı Tayvan'da ise TSMC, küresel çip üretiminin %54’ünü karşılıyor. UMC ve Vanguard gibi diğer çip üreticileri ile birlikte düşünüldüğünde küresel çip pazarının yaklaşık üçte ikisi Tayvan’ın elinde. Bu yüzden Çin, Tayvan'ın ilhak etmek istiyor, ABD ise Tayvan'ın bağımsızlığını savunuyor.
Trump, 2 Nisan’da ABD'nin ticaret ortaklarına ‘karşılıklı’ gümrük vergileri açıkladı. ABD, Çin ürünlerine vergiyi yüzde 125’e çıkardı. Bunun üzerine Çin de ABD için gümrük tarifesini yüzde 125’e çıkardı. Ardından açıklama yapan Beyaz Saray, Çin'e toplam vergi oranının öncekilerle birlikte toplam yüzde 145 olduğunu duyurdu. Çin ve ABD, ticaretin ötesine geçen bir Soğuk Savaş'a, hatta her ikisi de kendi saflarını oluşturmaya çalışırken derinleşen bir çatışmaya ve hatta askeri gerginliğe doğru ilerliyor. ABD, Çin'den 440 milyar dolar değerinde mal ithal ederken, Çin ise ABD'den 145 milyar dolar mal satın aldı. Çin'in küresel sahnedeki hızlı yükselişi, dünya düzenini yeniden şekillendiren önemli bir gelişme olarak düşünülüyor. Ekonomik, askeri ve teknolojik alanlardaki başarıları, Çin'i küresel bir güç haline getiriyor.
Son yıllarda küresel siyasetin en çalkantılı başlıklarından biri haline gelen ABD-Çin gerilimi, dünya kamuoyunun yakından takip ettiği bir konu haline geldi. Pek çok kişi "ABD Çin arasında savaş çıkar mı?" sorusuna yanıt ararken, uluslararası uzmanlar bu kritik soruya farklı açılardan yaklaşıyor. Uzmanların ABD ile Çin arasında bir sıcak savaşın olma ihtimalini düşük görüyor. Çünkü ABD ile Çin arasında yaşanacak bir savaş dünya genelinde ağır bir bedeli olur. Onun için büyük devletlerin karşılıklı bir savaş yerine küçük ülkeler veya bazı ülkelerdeki gruplar aracılığı ile vekil savaşlar yürütebileclerini belirtiyorlar.
Napolyon’un “Uyuyan bir dev, uyumasına izin verin çünkü uyandığında bütün dünyayı yerinden oynatacaktır” dediği Çin, bir süper güç olarak tarihi dönüşümüyle küresel ekonomide ve dış politikada etkisini hissettirmeye başladı. Dünyanın en büyük ekonomilerinden biri olması, dünya gündemindeki pek çok siyasi ve ekonomik konunun temelini oluşturur hale geldi. Çin, Dünya çapında birçok sektörde üretim üssü konumunda. Elektronik, otomotiv, tekstil ve makine gibi alanlarda küresel üretimin büyük kısmı bu ülkede gerçekleşiyor. Apple, Tesla, Nike, Adidas gibi dev markalar üretimlerini burada yapıyor. Sadece ihracat değil, aynı zamanda dünyanın en büyük ithalatçılarından biri. Çin, son yıllarda ekonomik, ticari, siyasi ve askeri alanlarda büyük bir ilerleme kaydederek uluslararası arenada daha görünür hale geldi. 1980’lerden bu yana ülke, kendisine belirlediği hedefler doğrultusunda önemli bir değişim geçirdi. 2008 küresel ekonomik krizine kadar çift haneli rakamlarda büyüyen Çin, sonrasında yıllık ortalama %7-%8’lik bir büyüme oranına sahip oldu. Bu durum, Çin'in dünyanın en güçlü ülkelerinden biri olmasını sağladı. Çin, bu doğrultuda ekonomik, ticari, teknolojik, diplomatik ve askeri alanlarda ABD ile rekabet etmeye başladı.
Kuruluşunun ardından uzunca bir süre katı sosyalizm uygulamasının altında kalan Çin Halk Cumhuriyeti, artık mevcut sistemin sürdüremeyeceği endişesiyle 1978 yılında başlayan süreçle birlikte büyük bir değişikliğe gitmiştir. Bu tarihten sonra Çin ekonomisi bazı kesinti evrelerine rağmen daha önce görülmemiş bir hızda büyümüş, üretimini ve dış ticaretini önemli ölçüde arttırmıştır. Dev bir ülke olan Çin, son yirmibeş yılda gerçekleştirdiği reformlarla Dünya ekonomisinin en önemli güçlerinden biri haline gelmiştir. Çin'in ekonomik büyümedeki en büyük başarısı düşük maaş ile çalışan iş gücü ve düşük maliyetli hammadde olarak açıklanıyor. Şu anda Çin, dünyanın en büyük ihracatçıları arasında yer almaktadır, döviz rezervleri ve bütçe fazlası rekor düzeydedir, ayrıca ilginç şekilde dış yatırım çeken bir ülke konumundadır. Çin, son dönemde Afrika kıtasında yaptığı yatırımlar ile dikkatleri üzerine çekiyor.
Çin, son yıllarda askeri teknolojisini modernize ederek, siber savaş yetenekleri, hipersonik füzeler, insansız hava araçları ve yapay zeka destekli savunma sistemleri gibi alanlarda önemli ilerlemeler kaydetti. Bu teknolojik gelişmeler, Çin'in askeri stratejilerini daha etkili hale getirdi. Kuşak ve Yol İnisiyatifi (BRI), Çin’in jeopolitik stratejilerinin önemli bir parçası ve etkili bir küresel devlet haline getirdi. Bu girişim, Asya, Afrika ve Avrupa'da altyapı projeleri ve ekonomik işbirlikleri aracılığıyla Çin'in küresel nüfusunu artırmayı amaçlıyor.