
CHP’li vekiller neden korkuyor?

CHP'de son dönemde yaşanan gelişmeler, parti içi korku iklimini ortaya koyuyor. Delegelerin sessizliği, trollerin gölgesi ve perde arkasındaki güç savaşları, yüzyıllık partiyi nereye sürüklüyor?
Cumhuriyet Halk Partisi tarihinde daha önce eşine az rastlanmış bir dönemden geçiyor. Kurultay süreciyle başlayan ve günümüze kadar uzanan gelişmeler, CHP’nin hem örgütsel yapısında hem de siyasal kimliğinde derin bir kırılmaya işaret ediyor. Bu kırılmanın merkezinde ise İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve onun danışmanı Murat Ongun bulunuyor.
Gazeteci Barış Yarkadaş’ın TGRT ekranlarında dile getirdiği çarpıcı bir açıklama, bu süreci gözler önüne serdi: “CHP’li vekiller, Ekrem İmamoğlu’ndan ve onun sosyal medya ekiplerinden korkuyor. Eleştiren vekiller, trol ordusu tarafından linç ediliyor.” Bu sözler, sadece bir yorum değil; CHP içinde uzun süredir fısıltıyla konuşulan ama dile getirilemeyen bir gerçekliğin ifşasıydı.
İddialara göre, kurultay sürecinde partili delegeler üzerinde baskı oluşturuldu; bazıları yönlendirildi, bazıları da doğrudan “ikna edildi.” Özgür Özel’in genel başkanlığa gelişi, partide bir değişim rüzgarı estireceğine dair umut yaratmıştı. Fakat kısa sürede, esas gücün Ekrem İmamoğlu ve ekibinde olduğu ortaya çıktı. “Eş başkanlık” algısı doğdu; hatta Özel için bazı çevreler doğrudan “kukla başkan” tanımını kullandı.
Bu süreçte Murat Ongun’un rolü de hayli dikkat çekici. İmamoğlu’nun medya stratejisini yürüten isim olarak bilinen Ongun, sosyal medya üzerinden yürütülen algı operasyonlarının mimarı olarak anılıyor. Partiye yönelik içeriden gelen eleştirilerin sosyal medya üzerinden linç edilmesi, bu yapının sistemli çalıştığına dair güçlü bir izlenim yaratıyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin kazanılmasıyla birlikte parti içinde başlayan yeniden yapılandırma, Ekrem İmamoğlu ve yakın çevresinin CHP’yi kendi siyasal ajandası doğrultusunda şekillendirmeye başladığı yorumlarına neden oldu. Kurultay sonrası İBB’ye yakın isimlerin Genel Merkez’e gidişi, Buğra Gökce’nin hazırladığı yapılandırma raporu ve bu raporun hem Ekrem İmamoğlu hem de Özgür Özel tarafından değerlendirilmesi, bu dizayn sürecinin resmi olmayan ama etkili bir biçimde yürütüldüğünü gösteriyor.
Ve yakın geçmişe gelecek olursak… Ekrem İmamoğlu’na yakın isimlerin tutuklanması, partide büyük bir sessizliğin kırılmasına yol açtı. Daha önce konuşmaktan çekinen vekillerin bir kısmı artık ses yükseltmeye başladı. Ekrem İmamoğlu’nun CHP’ye zarar verdiği, partinin yüz yıllık itibarını zedelediği yönündeki eleştiriler artık daha net bir şekilde dillendiriliyor.
Tüm bu yaşananlar, aslında CHP içinde neden bir korku ikliminin var olduğunu da gösteriyor. Delegeler neden sustu? Milletvekilleri neden konuşamadı? Partinin iç muhalefeti neden köreldi?
Çünkü güçlü bir medya ağı, sosyal medya trolleri ve merkezileşmiş bir siyasal organizasyonla karşı karşıya kaldılar.
İBB Başkanlığı adaylığına nasıl geldiği, Beylikdüzü’ndeki sönük başkanlık döneminden sonra nasıl parlatıldığı ve DEM Parti ile kurulan görünmeyen ittifaklar… Bütün bu sorular, Ekrem İmamoğlu’nun yükselişine dair bir tabloyu yeniden gündeme getiriyor. Bu yükselişin arkasındaki isimler ve itici güçler sorgulanmadan, CHP'nin içindeki kargaşa tam anlamıyla çözülemeyecek gibi görünüyor.
Sonuç olarak, CHP kendi içinde yıllarca iktidarı “tek adam rejimi” diye eleştirirken, şimdi kendi bünyesinde bu rejimin gölgesinde kaldı. Artık korku ikliminin kalkmaya başladığı, vekillerin yavaş yavaş konuşmaya başladığı bir sürece giriliyor. Gerçek değişim, bu seslerin daha cesur ve daha net çıkmasıyla başlayacak.
Ama şu soru hâlâ ortada duruyor: CHP, bir partiden çok bir projeye mi dönüşüyor?