
Fransa Afrika’da neden istenmeyen ülke?

Son yıllarda Afrika'da Fransa'ya karşı artan bir tepki ve uzaklaşma gözlemleniyor. Bu durumu, eski sömürgeci ilişkilerin geride bıraktığı travmaların ve Afrika ülkelerinin bağımsızlık mücadelesinin yeni bir aşamaya geçişinin yansıması olarak değerlendirebiliriz.
Geçtiğimiz bir kaç günde, Cezayir, Fransa'nın 12 diplomatik yetkilisini "istenmeyen adam" ‘persona non grata’ ilan etti ve ülkeyi terk etmeleri için 48 saat süre verdi. Bu adım, Fransa'nın Cezayirli bir konsolosluk görevlisini tutuklamasına karşılık olarak atıldı. Cezayir, Fransa'nın bu eylemini diplomatik protokolleri ihlal olarak nitelendiriyor ve bu da ilişkilerdeki gerilimin artmasına sebep oluyor. Tabi unutmayalim ki, Cezayir, 1830’da Fransız işgaline uğradı ve yaklaşık 130 yıl boyunca doğrudan Fransa’ya bağlı bir yönetimle idare edildi. Cezayir, yuzbinlerce insaninin hayatini kaybettigi, kanlı bir bağımsızlık savaşı sonrası 1962’de özgürlüğüne kavuştu.
Fransa’nın neokolonyal politikası:
Eski sömürgeleri üzerindeki doğrudan egemenliğini sona erdirdikten sonra, bu ülkeler üzerinde dolaylı ama güçlü bir ekonomik, siyasi ve askeri kontrol kurmaya devam etmesidir. Bu politika, özellikle Afrika kıtasında yoğun şekilde hissedilmekte ve bir çok Afrika ülkesi, özellikle genç Afrika kuşağı, bu yapıyı güclü şekilde reddetmektedir. Nijer, Mali, Burkina Faso gibi ülkelerde askeri yönetimler Fransa’yı “Afrika’nın kalkınmasının önündeki engel” olarak görmekte, Gine, Gabon, Orta Afrika Cumhuriyeti gibi ülkeler de Fransız etkisinin kıta genelinde ortadan kalkması ve devletlerin daha özgür ve tam bağımsız olmaları gerektiğini savunmaktadır.

Mali, Burkina Faso ve Nijer'de Askeri Darbeler:
Mali, Burkina Faso ve Nijer'deki askeri darbeler, Fransa'nın Afrika'daki etkisinin sorgulanmasına yol açtı. Bu ülkeler, Fransa'nın askeri müdahalelerini ve neokolonyal politikalarını eleştirerek, bağımsızlıklarını pekiştirmeye çalışıyorlar. Fransa’nın kıtadaki ekonomik yapı ve Ticaret hayatında da etkisinin fazla olması ve 14 batı ve orta Afrika ülkesinde Fransa Kontrolündeki CFR para biriminin kullanılıyor olması ve ECOWAS (Batı Afrika Ekonomik Topluluğu) ‘ın Fransa kontrolünden çıkması gerektiğini savunan bu üç ülke geçtiğimiz aylarda ECOWAS tan tamamen ayrılma kararlarını açıklamıştı. Özellikle Nijer'deki darbe, Fransa'nın Afrika'daki etkisini sorgulayan bir dönüm noktası oldu. Nijer'deki askeri yönetim, Fransa'yı eski sömürgeci güç olarak suçlayarak, Fransız askerlerinin ülkeden çıkarılmasını talep etti. Bu durum, Fransa'nın Afrika'daki askeri varlığını yeniden değerlendirmesine neden ,oldu.
Diğer Afrika ülkeleri de Fransa'ya karşı benzer tutumlar sergiliyor. Örneğin, Gine, Gabon ve Kongo gibi ülkeler, Fransa'nın Afrika'daki müdahalelerini eleştirerek, bağımsızlıklarını vurguluyorlar. Bu ülkeler, Fransa'nın Afrika'daki etkisini sınırlamak ve kendi iç işlerine daha fazla özerklik kazanmak istiyorlar. Bu gelişmeler, Afrika'da Fransa'nın eski sömürgeci etkisinin azalması ve Afrika ülkelerinin daha bağımsız bir dış politika izleme çabalarının bir göstergesidir. Ancak, bu süreç aynı zamanda bölgesel istikrarsızlık ve güvenlik sorunlarını da beraberinde getirebilir. Halen Fransa toprağı olan Réunion Adası'nda 2023 yılında akaryakıt fiyatlarına yapılan zamlarla başlayan "Sarı Yelekliler" hareketi, adada da etkisini göstermiştir. Protestoların şiddet olaylarına dönüşmesiyle birlikte, adada sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş ve Fransız hükümeti, adaya jandarma ekibi göndermiştir. Bu gelişmeler, Réunion Adası'nda Fransa'nın ekonomik ve siyasi etkisine karşı artan bir direncin ve özerklik taleplerinin göstergesi olarak dikkat çekmektedir.
Fransa'nın kanlı tarihi:
Fransa’nın Afrika’daki sömürgecilik faaliyetleri, 17. yüzyılın ortalarında Senegal’deki ilk ticaret kolonileriyle başladı. Ancak asıl büyük yayılma, 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında, özellikle de Berlin Konferansı (1884-85) sonrası hız kazandı. Fransa; Kuzey, Batı, Orta ve Doğu Afrika’da Ingiltere den sonra en geniş sömürge imparatorluğunu kurdu. Fransa'nın Afrika'daki sömürge dönemi boyunca neden olduğu sivil ve askeri ölümlerin kesin sayısı, kayıtların eksikliği, bazı olayların örtbas edilmesi veya Fransa, birçok olayla ilgili arşivleri ya gizli tutması sebebiyle net değildir. Ancak tarihçilerin, insan hakları örgütlerinin ve bağımsız araştırmacıların çalışmalarına göre, milyonlarca insanın yaşamını kaybettiği tahmin edilmektedir. Sadece Cezayirde ölen insan sayısı 1.5 Milyon olarak tahmin edilmektedir.

Sömürgecilik ve Fransa
Fransa, Afrika'da sömürgecilik döneminde yerel halklara ağır vergiler, zorla çalıştırma ve kültürel baskılar uyguladı. Fransız askerleri ve lejyonerler, isyanları bastırmak için sert yöntemler kullandı; bu süreçte milyonlarca sivil hayatını kaybetti.
Bağımsızlık ve sonrası
Afrika ülkeleri, 1950'lerden itibaren bağımsızlıklarını kazanmaya başladılar. Guinea, 1958'de bağımsızlığını ilan eden ilk Afrika ülkesi oldu. Diğer ülkeler ise 1960'larda, özellikle 1960 yılında 17 ülke bağımsızlıklarını kazandı. Ancak, birçok eski Fransız kolonisi, bağımsızlık sonrası da Fransa'nın ekonomik ve politik etkisi altında kalmaya devam etti.
Fransa ve İngiltere arasındaki farklar
Fransa, "asimilasyon" politikası güderek, sömürgelerindeki halkları Fransız kültürüne entegre etmeye çalıştı. İngiltere ise "ayrıcalıklı yönetim" anlayışıyla, yerel yönetimleri daha bağımsız bırakmayı tercih etti. Bu farklı yaklaşımlar, sömürge sonrası dönemdeki ilişkileri ve etkileri şekillendirdi. Sömürge Sonrası Dönemde ise, Fransız sömürgeleri, bağımsızlık sonrası genelde Fransa’ya ekonomik ve diplomatik olarak bağımlı kaldı (Frank CFA para birimi, askeri üsler, dil). İngiliz sömürgeleri, daha bağımsız ancak iç politik çatışmalara açık hale geldi (Nijerya, Kenya, Uganda gibi). Fransa’nın "kültürel hegemonyası" uzun vadeli bağlılık ve kimlik krizlerine, İngiltere’nin "yönetimsel pragmatizmi" ise etnik gerilimler ve yerel elit çatışmalarına yol açtı.

Bugünün yansımaları
Fransa, halen birçok eski sömürgesinde askerî üs bulundurmakta (örneğin: Çad, Nijer, Fildişi Sahili).
İngiltere, eski sömürgeleriyle Commonwealth (Ingiliz Milletler Toplulugu-54 ülke) üzerinden daha sembolik ilişkiler yürütüyor. Birçok Afrika ülkesi, artık bu eski bağları sorguluyor ve Çin, Rusya, Türkiye gibi yeni ve güçlü partnerler ile stratejik müttefiklik ve ekonomik ilişkiler kurmaya yöneliyorlar. Fransa'nın Afrika'daki etkisinin sona ermesi, kıta genelinde siyasi ve ekonomik bağımsızlık açısından önemli bir adım olacaktır. Ancak, Fransa'nın bıraktığı kültürel, dilsel ve ekonomik izler, kısa vadede silinmesi güç olan kalıntılar bırakacaktır.
Umut dolu başlangıçlar
Fransa’nın Afrika’daki etkisinin tamamen sona ermesi, elbette bir anda gerçekleşecek bir durum değil. Çünkü Fransa, askeri üsleriyle, para sistemiyle, dil ve kültür politikalarıyla, devlet elitleriyle olan bağları sayesinde hala kıta üzerinde kara bir gölge gibi varlığını sürdürüyor. Ancak bu etki artık eskisi kadar mutlak değil. Cezayir’den Mali’ye, Burkina Faso’dan Nijer’e kadar birçok Afrika ülkesi, artık yalnızca siyasi bağımsızlık değil; ekonomik, kültürel ve zihinsel özgürlük de talep ediyor. Yüzlerce yıl süren Fransız sömürgeciliği, kıta halkının kimliğinde derin yaralar bıraktı. Eğitimden hukuka, dilden yönetim yapısına kadar birçok alanda, hala bu etkilerin getirdiği sıkıntılar yaşamakta. Ancak bugün Afrika halkları bu gölgeleri sorgulamaya başladı. Fransız askeri üsleri birer birer kapanıyor, Frank CFA para birimine karşı tepkiler artıyor, sokaklarda "Fransa defol" sloganları yankılanıyor. Bunu sadece bir tepki değil; aynı zamanda Afrika’nın kendi kimliğini yeniden inşa etme arzusunun, toplumsal bir uyanışın, yani yeni bir bilinç düzeyine geçişin işareti olarak tanımlayabiliriz.
Elbette Fransa’nın bıraktığı kültürel ve ekonomik kalıntılar kısa sürede silinemez. Ama bu zorluklar, Afrika halklarının kendi dillerini, değerlerini ve kalkınma modellerini kurma kararlılığını gozler onune seriyor. Bugün Afrika halklari, kendi yolunu arayan bir bilinç gelistirmiş ve bu yolu, direnişle, farkındalıkla ve kıtalar arası dayanışmayla ilmek ilmek örüyor. Tam da bu noktada Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk Iş Insanlarına büyük görevler düsüyor. Nijer, Mali, Burkina Faso, Gabon gibi ülkelerde yaşanan darbeler, halk ayaklanmaları ve Fransa karşıtı politikalar, bu kıtanın yeni bir bağımsızlık çağının eşiğinde olduğunu gösteriyor. Bu süreç zaman alacak; krizler, geçiş sancıları ve iç çatışmalar yaşanacak. Ancak sonunda Afrika halkları, kendi kaderlerini kendi elleriyle belirleyecekleri, tam bağımsız ve gerçekten özgür bir geleceğe emin adımlarla ve bizlerin desteğiyle ulaşacaklardır.