‘’Tsotsi’’ Filmi İçin Psikolojik Bir Değerlendirme ‘’Suça Sürüklenen Bir Çocuğun Hikayesi.’’

Film, Johannesburg’da yaşayan, çeşitli suçlar işleyen Tsotsi lakaplı bir çete lideri gencin erken dönemde yaşamış olduğu travmatik yaşantıların onun suça itilmesindeki rolü ve yaşamına suç işleyerek devam ederken yaşayacağı bir takım olaylar bağlamında nasıl dönüştüğünü ve nasıl onarıldığını konu alan bir filmdir.
Öykü
Gerçek ismi David olan Tsotsi, 7-8 yaşlarındayken annesi ve babası ile yaşadığı evden kaçar ve sokakta yaşamaya başlar. David’in ölümcül bir hastalığın eşiğinde olan annesi ve agresif, alkolik bir babası vardır. David henüz evden kaçmadan önce hasta yatağında yatan annesine bakar ve annesi David’i yanına çağırır, elini tutmak ister. Fakat David’in alkolik babası annesine yaklaşmasını istemez. Annesinden ona hastalığın bulaşacağını söyleyerek David’i annesinden sert bir şekilde uzaklaştırır. Babanın bu sert tavrından sonra David babasından kaçar ve bahçeye doğru hızla yol alır. O esna da onlarla birlikte yaşayan köpek, babaya havlar ve köpeğin bu ısrarcı havlaması resmen David’e olan yaklaşımı için babaya bir tepki niteliğindedir. Köpeğin bu ısrarcı havlamasının devam etmesi sonucu baba, köpeği tekmeleyerek köpeği savunmasız hale getirmiştir. Tekmeleme sonucu köpekte ciddi bir hasar oluşmuş ve köpek sürünerek ilerlemeye çalışmıştır. Korkan ve ağlayan David, bahçede saklandığı yerden çıkarak köpeğin ve babanın yanına gitmiştir. Babanın tepkisiyle David koşarak evden uzaklaşmıştır. İşte David’in sokak yaşantısı bu şekilde başlamıştır. Sokaklarda yaşamını devam ettiren David, Yıllar sonra Tsotsi lakaplı bir çete liderine dönüşmüştür. Tsotsi çetesiyle birlikte bir akşam, gözlerine kestirdikleri bir adamı takip ederek Metroya binerler ve adamı gasp ederek öldürürler. Metro istasyonundan uzaklaştıktan sonra çete üyelerinden biri olan (Boston) ne kadar suça dahil olsa da vicdanen bu durumu kabul edemez ve gittikleri bir mekanda Tsotsi ile arasında bir diyalog başlatır ve bunun sonucunda kendi içerisinde bir sorgulama yapan Tsotsi, çete üyesi arkadaşını döver ve oradan kaçarak uzaklaşır. Tsotsi’nin buradaki kaçışı onun 7-8 yaşındayken evden kaçtığı sahneyi de beraberinde getirir. Tsotsi o anın yoğun duyguları içerisinde, araba kullanmayı bilmediği halde bir kadını silahla vurarak arabasını çalar. Biraz ilerledikten sonra arabanın arka koltuğunda bir bebek olduğunu görür. Arabayı bırakıp bebeği alarak oradan uzaklaşan Tsotsi’nin bu yaşam olayından sonra hayatı değişir.
Psikolojik Değerlendirme
Filmde Tsotsi’nin aile içi ilişkilerine bakıldığında, ebeveynleri ile olan ilişkisinin zayıf olduğu ve çocuk yaştayken evinden ayrılması Tsotsi’yi suça iten en önemli etkenlerden biridir. Ardından, Tsotsi’nin okul yaşamının olmaması onun sosyalleşme ve toplumsallaşma bilincini geliştirememesine ve bu kapsamda suça sürüklenmesine sebep olmuştur. Çocukların suça sürüklenmesinde ‘’çocuk yaşamında’’ akran grubunun rolünü ve önemini de vurgulamak gerekir. Tsotsi’nin okul yaşamına uğramadan sokakta yaşamaya başlaması onu, onun gibi sokaklarda yaşamını sürdüren çocuklar ile bir araya getirmiştir. Ailenin, okulun yokluğu ve devletin bu konuda ki yetersizliği çocukları toplumsallaşma bilincinden iyice uzaklaştırmıştır.
Tsotsi sokaklarda yaşamaya başladığı andan itibaren onun için korunaklı olan evinden, okul yaşamından uzak kalmıştır. O yaştaki bir çocuk için sokaklar güvenli olmayan ve çocuğun gelişimine hizmet etmeyen ortamlardır. Tsotsi’nin erken yaşlarda denetimsiz ve korunaksız biçimde sokaklarda yaşaması, bir şekilde hayatta kalabilmek için para kazanma mücadelesi ve çevresinde suç davranışında bulunan insanların varlığı onun bu yolda suça sürüklenmesine yol açmıştır. Tsotsi’nin hayatta kalma çabası içerisinde sadece ilgilendiği kendisi olmuş ve başka bireylerle ilgilenmeyen, empati duygusunu geliştiremeyen, geçmişten getirdiği öfke ve suçluluk duygularının esiri olan bir genç olmuştur.
Tsotsi’nin erken yaş dönemine denk gelen annesinin ölümcül hastalığı, annesinden ihtiyacı olan duygusal bakımı alamamasına sebep olmuştur. Bunun yanı sıra Tsotsi, annesiyle hem fiziksel hem de duygusal temas kuramamış ve ihtiyacı olan sevgi, ilgi ve güven ihtiyaçlarını karşılayamamıştır. Bir şekilde bu durumla başa çıkabilmek için de duygularını bastırmak zorunda kalmıştır. Elbette ki temel ihtiyacı olan bu duyguları bastırmasının sonuçları olacaktır. Tsotsi karşılayamadığı bu temel ihtiyaçları ile birlikte büyümüş ve büyürken de yaşamının ortasına öfke ve şiddeti yerleşmiştir. Bu durum, Tsotsi’nin suç davranışına yönelmesi kapsamında önemli bir ailesel etkendir. Tsotsi’nin evden kaçtığı akşam yaşadığı travmatik sahne, onun gözünde hep perdelenmiştir. Köpeğin Tsotsi’nin yanında yer alması, babasına tepki niteliğinde ısrarcı havlamaları ve sonrasında babanın şiddeti sonucu köpeğin felç kalması durumu Tsotsi için travmatik bir durumdur. Tsotsi’nin köpek ile kurduğu bağ, annesi ile kuramadığı bağın yerini almış ve Tsotsi için önemli bir bağlanma nesnesi olmuştur.
Tsotsi’nin babasının alkol bağımlısı olması, şiddet ve istismar eylemlerinde bulunması Tsotsi için risk oluşturan diğer etkenlerden biridir. Öyle ki, Tsotsi’nin evden kaçtığı akşam babasının elinde alkol şişesi vardı ve baba, Tsotsi’nin bağlanma nesnesi olan köpeği tekmeleyerek felç olmasına sebep olmuştu. Babanın köpeğe uyguladığı şiddete tanıklık eden Tsotsi, çok korkmuş ve ağlamıştır. Bu şiddete tanıklık etmesi ve o an hissettiği olumsuz duyguların yoğunluğu Tsotsi için ileriki yaşantılarında suç davranışının ortaya çıkmasını mümkün kılan etkenlerdendir. Böylesi durumlara maruz kalan ya da tanıklık eden çocukların ileriki dönemlerde suça sürüklenmesi kaçınılmaz olabiliyor.
Son olarak, Tsotsi’nin çocukluğuna ilişkin gelişimine baktığımızda, Tsotsi kendi cinsi olan babası ile bir özdeşim kuramamış ve Tsotsi’nin ahlaki ve vicdani yönü gelişmediğini görüyoruz. Tsotsi’nin bastırdığı tüm olumsuz duygular ve süperego’nun (kişiliğin toplumsal ve vicdani yönünü temsil eden bölüm) zayıflığı, suça sürüklenmesinin sebepleri arasındadır.