
Ah şu el alem

İnsanlar neden yaşamlarının bir köşesinde el alem ne der? Sorusuna yer veriyorlar. Çoğumuz benimsemese de ele güne karşı yaşıyoruz. Ele aleme ayıp olur dürtüsü hayatımızın her anında bizlere eşlik ediyor. El için takıp takıştırıp giyiniyoruz, el için temizlik yapıyoruz. Kendimiz için değil de el alem ne der düşüncesiyle bir şeylere çabalıyoruz.
Akandan konuşan, dedikodunu yapan el alem için, torba değil ki ağızlarını büzesin derler. Her şeyi derler ve bize tembihlerler. Ele güne karşı bizi rezil etme! Milleti bize güldürme! Arkamızdan laf söyletme! Milletin içinde bizi utandırma! Güzel giyin, gereksiz konuşma diye sıralanır gider. Yaşamımız boyunca hayatımızın her anında “el alem” tehdit, utanç ve çekimserlik objesi olarak yer almaktadır.
Üç günlük dünyada el alemle yatar el alemle kalkarız. Onlara göre hayatımıza yön verir yaşam biçimimizi onlara göre yaşarız. İçten şöyle bir; “el alemden bana ne” diyemedik gitti. Hep bir çekingenlik, hep bir ayıplanma ve utanç duygusuyla yaşıyoruz. Özgürlük ve içimizden geldiği gibi yaşamı "el alem" yüzünden tam anlamıyla rahatça yaşayamıyoruz.
Bizim insanımız çoğunlukla “el alem ne der ”cümlesinin arkasına sığınarak yapılanları hata olmasa da hata olarak görmeyi kendisine büyük bir görev bilmektedir. Geniş olmasını istediğimiz ufkumuzun daralmasındaki en önemli sebeplerden biridir. İnsanların kendi omuzlarına yüklemekte oldukları gereksiz bir görevden bahsediyoruz. Bu genellikle ücra köşelerde yaşamakta olan insanlar tarafından daha çok idrak edilir. Fakat kendi üzerlerine bir sorumluluk olarak yüklemekte oldukları el alem ne der sorusunun arkasına sığınmanın kendilerine hiçbir şey kazandırmayacağından bihaber olmaktadırlar.
Hiç düşünmüyorlar, kendilerinin ve karşılarında duran şahısların düşüncelerinin başa bela olan el alem ne der sorusu yüzünden olumsuz bir hal alacağını. Zihinleri bulandıran farklı fikirlerle gelişen insanların boşluklara itildiğine şahit olmamak için diyebilmeliyiz ki; benim, senin, onun yaptıklarından ve düşündüklerinden el aleme ne? Ama bunu demek yerine başkalarının bizleri idare etmesine izin veriyor farkında olmadan kendi irademizin yok olmasının en önemli sebebi kendimiz oluyoruz.
Hayatı içerisine sığdırmaya çalıştığımız birkaç kelime bizleri ve yaşadığımız hayatı içerisine sığdıramayacak kadar küçük. Sözü geçen bu soru yüzünden ne utançlar ne üzüntüler yaşanıyor. Bir tekne misali fırtınaya kapılıp alabora olmak da var, amansız azgın bir sele kapılıp boğularak yok olup gitmek de var. Onun için de bırakın şu el aleme ne der tanısını. Hayatınızı perişan etmeyi değil de mantıklı hareket etme yolunda yürümeyi seçin.
Bilinmelidir ki yapmakta yahut geçmişte yapmış olduğunuz hatalarınızla bahsi geçen birkaç kelime ile yargılanıyorsunuz. Sizlere söz hakkı bile tanınmıyor. Dilleri işgal eden el alem ne der sorusundan sizlerin kendinizi müdafaa edebilmenize müsaade edilmiyor. Karşı çıkmanız bile kabahatlerin en büyüğü oluyor bu birkaç kelimeden ibaret olan soruya. Çünkü beyinleri istila etmiş insanları kendine kurtulmamacasına mahkûm etmiştir.
Kendi düşüncelerinizle hayatın yaşamaya değer olduğu kanaatinde olun. Unutmayın ki yapmış olduğunuz hatalarınızın sorumluluğu bir tek size aittir. Sizin yaşamakta olduğunuz hayat hiçbir zaman el alemi ilgilendirmez. Sizin hayatınız iyisi ile kötüsü ile size aittir. Yaşamınıza müdahale hakkını el aleme vermeyiniz. Bırakın el alem ne derse desin, senin hayatın sana benim hayatım bana. El alemden bana ne deyin ve geçin gidin.
Sağlıcakla…