Gemi batıyor seyrediyorlar

Konuşurken düşüncelerimizi daha etkili bir şekilde ifade edebilmek için benzetmeler yaparız. Felsefi anlamda metefor olarak adlandırılan bu benzetmeler, anlatım dilinin zenginleşmesini de sağlar.
Bu metaforlardan en çok kullandıklarımızdan biri gemi.
“İnsan karada yaşayan bir canlı olduğu halde, hayatı deniz yolculuğu ile anlatmayı yeğler ve bu da kendine özgü bir karşıtlık anlayışıdır.”
***
Gemi metaforu ile devam edersek; geminin su almaması ve batmaması için öncelikle bindiğimiz geminin bizi kıyıya ulaştıracak dayanaklılığının olup olmadığı önemlidir. Geminin alabora olup devrilmemesi, güçlü dalgalara ve rüzgarlara karşı koyabilmesi için dayanıklı bir omurga gereklidir. Sağlam olmalı ki; rüzgarın, akıntının yaratacağı sürüklenmeyi önleyebilsin ve yolcularını güvenli bir şekilde karaya ulaştırabilsin.
. ***
Yıllardır kulaklarımızda yer etmiş bir sözdür; “hepimiz aynı gemideyiz!” Aynı gemide isek, Filozof Friedrich Hegel’in bahsettiği gibi “kıyıda güvenlik içinde durup, sisler içindeki gemi enkazının görüntüsünden zevk alma bencilliği...” içindekiler kim?
***
Kaybolan çocuklar, daha gözlerini hayata açmadan bir “çete” tarafından öldürülen bebekler, vahşice katledilen kadınlar ...
Kartalkaya’da ölen ve hala sorumluları bulunamayan 78 can hangi gemideydi?
Sokak ortasında öldürülen henüz on dört yaşındaki Mattia Ahmet Binguzi hangi gemideydi?
Sahte içkiden ölen yüzlerce can bu geminin neresindeydi?
“Gemi enkazının görüntüsünden zevk alma bencilliği içinde” kimileri ipek gömleği (!) ile övünürken, gömleklerini yamamaya çabalayanları neden kimse görmüyor?
***
Rotasını şaşırmış bir gemiden kimlerin kurtulma şansı yüksek diye merak ediyor insan...
O halde tarihte büyük deniz faciası olarak yerini alan Titanik gemisi ile ilgili yayınlanmış bir istatistikten bahsedeyim.
Titanik batttığında, 1.sınıf yolcuların yüzde 60’ı, 2.sınıfta yolculuk edenlerin yüzde 42’si kurtulmuş.
En fazla can kaybı 3.sınıf yolcularda olmuş. Burada seyahat edenlerin sadece yüzde 24’ü hayatta kalmayı başarabilmiş.
***
Yazının başlığını verdiğim, Felsefeci Hans Blumenberg’in “Gemi Batıyorlar Seyrediyorlar” adlı kitabından bir alıntı yaparak devam edeyim.
“ Romalı Lucretius’un şiir kitabı ‘Doğa Üzerine’ fırtınadan kabarmış deniz üzerindeki insanların başına gelen felaketi güvenli karadan izleme hayali ile başlar.
Geminin batışı izleyici karşıtlığının ilk yansıması JohannJoachim Ewald’ın 1755 yılında yazdığı ‘Fırtına’ başlıklı epigramla gerçekleşir:
“Birdenbire gece oluyor, rüzgar şiddetle uğulduyor.
Ve gökyüzü, deniz ve kara birbiriyle karışmış gibi görünüyor.
Gemi yıldızlara doğru uçuyor, sonra gene sulara gömülüyor.
Dalgaların altına girince etrafında mezardan başka hiçbir şey görünmüyor.
Burada şimşekler çakıyor, orada gök gürlemekte, tüm gökyüzünde fırtınalar, dalgalar dalgaların, bulutlar bulutların üzerine yığılmışlar.
Gemi batıyor şimdi ve bana hiçbir şey olmadı.
Çünkü ben fırtınayı yalnızca karadan izledim.”
***
Sevgiyle kalın...