Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Açık
12°
Ara

Kendi hikâyesinin yazarı

YAYINLAMA:
Kendi hikâyesinin yazarı

Bazı kadınlar sadece sevilir. Onlar hakkında şiirler de yazılır, adları mısralara da kazınır ama kendi sesleri duyulmaz. Tomris Uyar, öyle bir kadın değildi. Onun sesi vardı, kalemi vardı, kendi hikâyesini yazma cesareti vardı.

Ve elbette, büyük bir aşkı da vardı… Turgut Uyar.

Birbirlerinin ruhuna dokunan iki insanın, birbirine şiir gibi karışan bir aşkı…

Turgut Uyar, Tomris’e sadece âşık olmadı; ona hayran oldu. O, Tomris'in zekâsına, özgürlüğüne, dik duruşuna vuruldu. Onun için şiirler yazdı, ama Tomris, sadece bu dizelerin içinde var olan bir kadın olmayı hiç kabul etmedi.

Oysa Turgut Uyar, aşkını herkesin içinde haykıran bir adamdı. Onun için "Büyük Saat"te en güzel mısraları, en derin dizeleri Tomris’e yazdı.

"Senin için alışılmış şeyler söyleyemem sana,

Birkaç şiir kitaplarından, birkaç yaprak,

Herhangi bir çiçek, herhangi bir balık adı gibi,

Hiçbir şey yetmez sana olan bağlılığımı anlatmaya."

Ama Tomris Uyar, bir erkeğin dünyasına sığmayı, onun gölgesi olmayı kabul etmeyen bir kadındı.

Turgut Uyar, karısını ve çocuklarını geride bırakıp Tomris’e geldiğinde, onun için yeni bir hayat başlıyordu. Ama Tomris, ne kadar sevse de kendini bir erkeğe adayan kadınlardan olmadı. O, bir aşkın içinde eriyip giden değil, aşkla var olan ama kendi sınırlarını da çizen biriydi.

Turgut Uyar ise, onu olduğu gibi sevdi. Sahip olmak değil, yanında durmak istedi. Tomris için en güzel şiirlerini yazdı, onun için üzüldü, onun için içti, onun için delirdi ama hiçbir zaman onun özgürlüğüne zincir vurmak istemedi.

Çünkü biliyordu ki, Tomris Uyar ancak özgürken sevilebilirdi. Büyük aşklar bazen büyük ayrılıklara gebedir. Tomris ve Turgut’un yolları bir noktada ayrıldı ama o aşk, hiçbir zaman silinmedi.

"Senin bir havan var beni asıl saran o

Söylediklerin değil, susmaların

Büyük, küçük harflerin, noktan, virgülün

Bir de senin bakışların,

Beni asıl saran onlar."

Tomris Uyar ise ona olan duygularını her zaman biraz daha derinlere sakladı. Onun için şiir yazmadı ama günlüklerinde ona dair satırlar bıraktı.

"Turgut Uyar’ı çok sevdim. Ama hayatımı sadece bir aşkın etrafına inşa etmek istemedim."

İşte bu yüzden, onlar birbirini en çok seven, ama birbirine en az sahip olan aşklardan birini yaşadılar.

Hayatında birçok büyük şair onu sevdi. Turgut Uyar, Cemal Süreya, Edip Cansever… Her biri onun için şiirler yazdı, ona hayran oldu, onun dünyasına sığmaya çalıştı. Ama Tomris, kimse için kendinden ödün vermedi. Çünkü o, kendi hikâyesinin yazarıydı.

Bazı kadınlar, tarih sayfalarına bir dipnot olarak düşülür. Birinin karısı, birinin sevgilisi, birinin ilham perisi... Adları vardır ama kendi hikâyeleri yoktur. Tomris Uyar ise o kadınlardan değildi.

O, bir şairin dizelerinde süslü bir benzetme olmayı reddetti. Bir erkeğin gölgesinde silik bir figür olmaktansa, kalemiyle kendi ışığını yaktı. Ne aşkların öznesi olarak anılmayı kabul etti, ne de bir adamın dünyasına sığmayı. Şiirlere konu oldu ama kendisi şiir yazmadı, çünkü o, kelimeleri sadece hissetmekle yetinmeyip onları kendi hikâyesine dönüştürenlerdendi.

Hayatı boyunca kendi yolunu çizdi, kendi doğrularıyla yaşadı, kendi acılarıyla olgunlaştı. Ve belki de en çok, hiçbir kalıba sığmayı reddedişiyle hafızalara kazındı.Öykülerinde kadınları anlatırken onları edilgen birer figür olarak değil, kendi seçimlerini yapan, düşünen, sorgulayan bireyler olarak resmetti.

"Kadınlar, kendi öykülerini yazmadıkları sürece, başkalarının öyküsünde figüran olmaya mahkûm kalacaklar."

Ama Tomris Uyar unutulmadı. Çünkü o, yalnızca birkaç şairin hatırasında değil, kendi kelimeleriyle inşa ettiği dünyada yaşıyor. O, var olmayı seçtiği sürece, hiçbir zaman bir dipnot olmadı.

Ve Tomris gibi kadınlar, kendi hikâyelerini yazmaya devam ettikçe, asla unutulmayacak.

"İnsan ne zaman ölür biliyor musun?

Unutulduğunda."

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *