
Nükleer caydırıcılık

Şimdi Avrupa’da konuşulan şu; ‘Avrupa'da temel bir şeyler değişti. Trump'ın Beyaz Saray'a dönmesinden bu yana artık hiçbir şey güvende değil.‘ Yaşadığım Almanya’dan bahsedeyim. Almanya kendi nükleer silahlarına sahip olmayan bir NATO üyesi olarak ABD'nin nükleer korumasına gerçekçi bir alternatif olmadığına inanıyordu. Nükleer paylaşımın bir parçası olarak NATO'nun nükleer caydırıcılığına entegre edilmişti.
* * * *
ABD'nin Almanya'da konuşlu nükleer silahları bu amaca hizmet ediyordu. Bu silahların kullanımında hiçbir zaman Almanların söz hakkı olmadı. Ama Almanya'da acil bir durumda ABD'ye güvenilebileceğine dair bir güven vardı. Nükleer caydırıcılığın güvenilirliği şu an en azından zedelenmiş durumda. Çünkü müttefiklerine karşı güvensizliğini ve düşmanlığını gizlemeyen bir Amerikan başkanıyla karşı karşıya.
* * * *
Bu konudaki tartışmalar sürüyor. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da müttefik ülkeleri Fransız nükleer silahlarının koruması altına almayı düşünüyor. Macron, geçen günlerde Fransız televizyondan yaptığı ulusa sesleniş konuşmada, ‘Nükleer caydırıcılığımızla Avrupa kıtasındaki müttefiklerimizi koruma konusunda stratejik tartışmayı başlatmaya karar verdim" dedi. Ancak bu nasıl olabilir bilinmiyor.
* * * *
Uzmanlar Fransız teklifinin sayısız karmaşık teknik ve politik soruyu gündeme getirdiğini söylüyorlar. Fransız nükleer silahları üzerindeki karar alma egemenliği Fransa'nın elinde kalmaya devam edecek. Macron, şöyle ifade etti. ‘Ne olursa olsun karar her zaman Cumhurbaşkanı'nın, Silahlı Kuvvetler Başkomutanı'nın elinde olacaktır.‘ Ayrıca Fransa'nın nükleer şemsiyesinin müttefiklere genişletilmesinin somut olarak ne anlama geleceğine dair bir şey de söylemedi.
* * * *
Bir başka soru de şu: Örneğin, Fransız nükleer silahları Almanya gibi ortak ülkelerde de konuşlandırılabilir mi? Macron, müttefik ülkelerin daha sonra Fransız nükleer caydırıcılığına finansal katkı sağlayıp sağlamayacaklarına ilişkin soruya da yanıt vermedi. Fransız nükleer silah cephaneliğinin 290 nükleer savaş başlığından oluştuğu tahmin ediliyor. ABD, Rusya ve Çin'in ardından dünyanın dördüncü büyük nükleer cephaneliğine sahip deniliyor.
* * * *
Güvenlik analistlerine bakılırsa, Fransa'nın şu anda iki nükleer silah sistemi bulunuyor: 16 savaş başlığı dört nükleer denizaltılara konuşlandırılmış denizden fırlatılan balistik füzeler ve "Charles de Gaulle" uçak gemisinden kalkan 50 Rafale savaş uçağına konuşlandırılan orta menzilli havadan karaya füzeler. Fransız cephaneliğini diğer devletlerin yardımına ihtiyaç duymayacak şekilde tüm gerekli bileşenleri (uçak veya denizaltı sistemleri) Fransız şirketleri tarafından yapılmış.
* * * *
Fransa'da en geç 2027'de yeni cumhurbaşkanı seçilecek. Örneğin aşırı sağcı popülist Marine Le Pen her türlü olası "Avrupalılaşma‘yı reddediyor. Eğer Le Pen seçimi kazanırsa, detayları bilinmese bile Macron’un önerdiği konsept tekrar durdurulabilir. Çünkü nükleer caydırıcılık Fransa'nın egemenliğinin vazgeçilmez bir parçası olarak görülüyor ve Fransa hiçbir koşulda bunun üzerindeki kontrolü paylaşmak istememekte.
* * * *
Bir analize göre ise Fransa’nın önerisinde çok pratik sorunlar da var. Sorunlar şöyle Fransa'nın 300'e yakın, ABD'nin ise 5 binin biraz üzerinde nükleer savaş başlığı bulunuyor. Ayrıca Fransa'nın taktik nükleer silahları da yok. Bunlar konvansiyonel silahlara benzer şekilde kullanılabilen daha küçük füzeler. Dolayısıyla Fransız nükleer şemsiyesinin, Amerikan şemsiyesinin sahip olduğu kadar etkili olmayacağı söyleniyor.
* * * *
Sorular, soruları takip ediyor. Ancak soru şu ki, tanklar, toplar, uçaklar, fırkateynler, sayıları ne kadar büyük olursa olsun, caydırıcı gücü yok mu? Peki ya Almanya artık ABD'nin nükleer şemsiyesi altında korunamazsa ne olacak? Daha önce hayal bile edilemeyen şeyler mi olur? Almanya'nın nükleer bombaya ihtiyacı var mı? Veya Almanya bombayı kendisi yaparsa? Böyle bir solo çaba mümkün olabilir mi? Her şey çok hızlı gelişiyor.