
Vatandaş erken seçim istiyor!

Diplomaya çöküyorlar, malına çöküyorlar, makama çöküyorlar, verdiğin oya çöküyorlar, vekile çöküyorlar, lokantana çöküyorlar, tapulu toprağına çöküyorlar, meclisin tutanaklarına bile çöküyorlar... Ama cunta değiller..Ülkenin her şeyine çöktüler. Hangisini koruyacağımizi şaşırdık. Ülke resmen işgal altında hemde Ülkenin kişileri tarafından. Cuntadan başka ne olabilir. Yazıklar olsun. Çünkü emekle değil, gasp ederek yaşamaya alıştılar. adaletin yerine ayrıcalığı, hakkın yerine hileyi koydular. ama unutmasınlar: çöktükleri her şeyin altında birikir öfke, birikir vicdan, birikir halk. ve bir gün, çöktükleri her yer, onların üstüne çöker. Yeni Türkiye dedikleri sadece AKP lilerin galiba.AKP ve MHP siyasi parti olmaktan çıktı. Koltuklarindan kalkmamak ve hesap vermemek için herşeyi yapan çete gibiler.Sırf koltuk için ülkeyi ve milleti Her gün daha da fakirlestiriyorlar Birilerinin bunlara adaletin Yasaların ne kadar önemli olduğunu anlatmalı Yok mu AKP'de aklı selim vicdanlı kişiler ? İktidarın adalet ve demokrasi ile bağdaşması olanaksız uygulamalarının çileden çıkardığı üniversite öğrencileri, emekliler, emekçiler, çiftçiler, ev kadınları, hatta lise öğrencileri derken bütün millet DERHAL SEÇİM italebiyle sokağa döküldü.
Yeter artık, gelsin sandık!
Aslında arkadaşlar. Devlet mafyası veya devlete çöküp emelleri uğruna kullanan mafya daha doğru. İktidarda kalmak için ülkeyi tarikatlara, dünya mafyasına ve düşman ülkelerin çıkarlarına peşkeş çeken bir 'büyük lider'. Dahili ve harici bedhahlar...Lisesinden üniversitesine...Adalet her zaman kazanacak. Siyasi rant uğruna atılan imzalar, yok olup gidecek. Ama arkanızdan 'Nasıl bilirdiniz?' diye sorulunca çok sey konuşulacak. Üniversitenizde non-person-grata ilan edilmek nasıl bir duygu? yaşayanlara sormak gerek !.Öyle değil mi Yüksel Demir
19 Mart darbesi hem demokrasimize hem de halkın ekonomisine yapıldı. İktidarın 31 yıl önce alınmış bir üniversite diplomasını hukuksuzca, siyasi talimatla iptal ettirdiği düzende hiçbir resmi belgenin güvenilirliği kalmadı. Bu güvenilirliği ortadan kaldıran iktidar Türk Lirası’nı da savunmasız bıraktı.
İktidarın seçilmiş İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve gelecek seçimde yarışacak Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu’nu, beraberindeki yol arkadaşlaryla birlikte hukuksuzca, siyasi talimatla hapsettiği düzende güven tümüyle yok edildi. Bu güveni yok eden iktidar Türk Lirası’nı daha da savunmasız bıraktı. Türk Lirası’nı savunmasız bırakan iktidar, yükü yine halkın omzuna yükledi. Sonuç olarak iki yıldır halka çok ağır maliyetler yükleyerek biriktirilen 50 milyar dolarlık rezerv satıldı. Faizler arttırıldı; Merkez Bankası’nın politika faizi %46’ya, gecelik faizi %49’a çıkarıldı.Darbe girişimiyle Türkiye’ye bu ekonomik maliyeti çıkaran, bu maliyeti halkın sırtına yükleyen iktidardır.Hep birlikte bu iktidarı değiştireceğiz, demokrasiyi de ekonomimizi de el birliğiyle kurtaracağız! Küçük bir not sevgili dostlar "Gülüşünü kaybedersen, tekrar geri kazanabilirsin.Ama duruşunu kaybedersen gülüşünü hiç kazanamazsın.."
Hepiniz birer kahramansınız. Sabah, "gece ben uyurken neler eksilttiler hayatımdan" diye gergin uyanıp; tüm gün beyninizi yakan, 30 ülkenin toplam gündeminden daha ağır çalkantılarla gece uyumaya gidiyor ve hala sağlığınızı ve umudunuzu kaybetmeden yaşamaya ve doğruyu işaret etmeye direniyorsanız siz kendi hayatınızın kahramanısınız. Hepiniz. Hepimiz, biz uyurken kısaltılan hayatımızın eksilen günlerinin hesabını İnsanca sormak için ısrarla inatla diri ve bir kalmaktayız. Ne mutlu Türküm diyene. kahrolsun istibdat yaşasın hürriyet..
Biz, bitti demeden bitmeyecek. Ekrem Başkan çıkmadan bitmeyecek. Durmayacağız, sinmeyeceğiz, susmayacağız! «...Ya Cumhuriyet Devrimi’nden yanasınız ya da karşıdevrimden. Ya halkın yanındasınız ya da sömürücü sermaye iktidarının. Ya tam bağımsızlıktan yanasınız ya da emperyalizmle işbirliğinden.Bunun ortası yok...» Bir dee ulu önderin şu sözlerini yeri gelmişken a nımsatayım «Bütün dünya bilsin ki, benim için bir yandaşlık vardır: Cumhuriyet yandaşlığı, düşünsel ve toplumsal devrim yandaşlığı. Bu noktada yeni Türkiye topluluğunda, bir bireyi bunun dışında düşünmek istemiyorum.»Mustafa Kemal ATATÜRK
Ömrü yeten güzel günleri görecek
Ben ilk günden beri söylüyorum, Ekrem İmamoğlu dosyası boş. Büyük bir manipülasyon yapıyorlar. Balon çıktı.Ellerinde kayda değer şeyler olsaydı şimdiye kadar çoktan hepimizin gözüne sokarlardı.Deniz Zeyrek’in verdiği bu kulis bilgisine inanıyorum ve güveniyorum…Zeyrek’in yazısının ilgili kısmı şu şekilde: “Aslında doğrudan “Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Ekrem İmamoğlu operasyonu sonrasında gelinen noktadan memnun değil” diye yazabilirdim.Buna gerekçe olarak da Erdoğan’ın İmamoğlu operasyonunu yöneten yargı mensubuna “Hani dosyanız çok güçlüydü?” diye tepki gösterdiği ve o yargı mensubunun da “Efendim asıl adamlar firari, onları getirebilirsek siz o zaman görün turpun büyüğünü” dediğine dair iddiaları gösterebilirdim.”
Kula kulluk etmeyin
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun, İBB’de “yolsuzluk” iddialarına ilişkin soruşturma kapsamında “örgüt lideri” olduğu iddiasıyla sevk edilerek tutuklandığı hakimlikteki savunmasında, “Siyasi mücadelesini namertçe veren insanların yargıyı bir aparat olarak kullandıklarını yaşamaktayım. Uydurma suçlarla Ekrem İmamoğlu’nun itibarını zedeleyeceklerini düşünüyorlar. Kazanmak için her yolu mubah görmektedirler, bugün yaşanan bunun sonucudur. Algı yaratmak, leke atmak, aylar öncesinden bugünün mahkemesinin gününü veren, bugünkü mahkemenin işaretini veren ‘turpun büyüğü heybededir’ diyen Cumhurbaşkanının talimatı yerine getirilmiştir” dedi. 31 Mart seçimlerini hatırlatan İmamoğlu, “Son seçimde İstanbul’da 1 milyonun üzerinde fark yiyen 17 bakan ve kendisi birebir onlarca mitingle İstanbul’da mücadele edip kaybeden Cumhurbaşkanı İstanbul’da kaybettiği İBB ve muhtelif ilçeleri ele geçirme sürecini yargı üzerinden yürütmektedir. Benim mal varlığım 3 nesildir devam eden aile şirketimden gelmektedir, bir yüzükle yola çıkılan ve uydurma siyasi yaşam hikayelerine benzemez, asildir” diye konuştu. Yargıyı da eleştiren İmamoğlu, “Yürütülen bu sistemli operasyon, ekim ayında Başsavcının İstanbul’a tayini ile başlamıştır. Dedikoduları İstanbul'un bütün sokaklarını sarmış olan bu şahıs yaranmak adına uydurma dava üstüne dava açarak hedefine varmak adına her türlü kötülüğü yapmaya hazır ve nazırdır. Kula kulluk eden insandan adalet bekleyecek değilim. Bütün bunlar İstanbul'dan Ankara'ya talimatları yerine getirme, kula kulluk etme vazifesinin sonucudur” dedi.
Adaletin hali ortada !
Bugün Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un Türkiye'nin hukuk devleti olduğu iddiası tartışmalıdır. Uluslararası raporlar, özellikle 2023-2025 yıllarında, yargı bağımsızlığı ve ifade özgürlüğü gibi alanlarda ciddi gerilemeler olduğunu belirtiyor. Örneğin, İnsan Hakları İzleme Örgütü ve Avrupa Komisyonu, Türkiye'de hukukun üstünlüğü konusunda eksiklikler olduğunu vurguluyor. Dünya Adalet Projesi, Türkiye'yi 2021'de 139 ülke arasında 117. sıraya yerleştirdi. Ancak hükümet, Tunç'un da ifade ettiği gibi, hukuki reformlar ve ulusal iradeye bağlılık savını sürdürüyor. Bu, karmaşık ve tartışmalı bir meseledir.2024 Dünya Hukukun Üstünlüğü Endeksi raporuna göre Türkiye, 142 ülke arasında 117. sırada. Ülke, hukukun üstünlüğünde 1908 yılı öncesine geldi. “Türkiye bir hukuk devletidir” diyen iktidar ve sözcüleri bir nebze olsun utanmıyorlar.
Bir ülke var ki…
“Bir Ülke Var Ki…” diye bir yazı kaleme almış CHP İstanbul Milletvekili Nimet Özdemir. Kısaca özetlemek isterim
Baharat Yolu’ndan, İpek Yolu’ndan, Kürk Yolu’ndan geçmek isteyen her kervan, ilk adımını bu topraklara basmak zorundaydı. Çünkü yolların kavşağı, medeniyetin kalbi burasıydı. Dünya döndükçe dönerdi, ama dünya Türkiye’nin etrafında dönerdi aslında.
Gökyüzünü izleyin…
Güneyden kuzeye, kuzeyden güneye göçen her kuş, rotasını bu ülkenin üzerinden çizmek zorunda. Çünkü Türkiye, sadece yolların değil, göklerin de geçididir.Bu topraklar, binlerce yıllık bir hafızanın yurdudur.Sadece haritada değil, kalplerde de yer edinmiştir.Alparslan’ın atının bastığı yerde, Mustafa Kemal’in izleri vardır.O izler ki, bir milletin kaderini değiştirmiştir.Bir avuç külden doğan bir Cumhuriyetin, dimdik ayakta kalışıdır bu ülke!Mustafa Kemal #Atatürk, bu milletin yorgun omuzlarına bir güneş gibi doğdu.O, yalnızca bir komutan değil, bir milletin ayağa kalkışıdır.Ve Cumhuriyet, sadece bir yönetim biçimi değil; bir milletin iradesidir, hürriyetidir, şerefidir.“Ey Türk gençliği!” diye başlayan hitabe, hâlâ her sabah bir çocuğun kalbinde yankılanır.Bu milletin umudu, toprağa düşen değil; bayrağı yere düşürmeyen gençliğidir.Kimi doktor olur, kimi asker, kimi mühendis…Ama hepsi, birer vatan bekçisidir......Kimse sanmasın ki bu millet yoruldu.Biz yeri gelir bir ölür, bin doğarız.
Alparslan’ın ordusuyuz,Fatih’in sevdasıyız,Çanakkale’nin siperi,Sakarya’nın seliyiz,Ve Atatürk’ün izinde yürüyen, Cumhuriyetle büyüyen geleceğiz biz.Bu milletin dili, dini, ırkı ayrı olsa da yüreği birdir.bayrağı birdir, toprağı birdir, duası birdir.
Bu millet gerektiğinde bir yumruk olur, dünyaya meydan okur.İşte böyle bir ülkedir Türkiye…Geçişin, direnişin, medeniyetin kavşağı…Yol üstünde değil, yolun ta kendisi…Ve bu yol Atatürk’ün gençleriyle yüründükçe asla kapanmaz.
Bu toprak, Türk’ten başkasına nasip olmaz.Çünkü bu toprak, alın teriyle, kanla, inançla çizilmiştir.Dış güçlerin haritasına sığmaz, masa başında pay edilemez.Bizi birbirimize kırdırmak isteyenler bilsin ki:Bu millet birbirine düşmez, çünkü düşerse sadece yere değil, tarihine düşer
Rant İstanbul
İstanbul Planlama Ajansı da geçen aylarda paylaştığı raporu paylaştı. Raporda şu ifadelerle projenin ranta yönelik olduğuna dikkat çekilmişti: “Projenin uluslararası pazarlarda tanıtımı ve özellikle Arap Yarımadası’na yönelik reklam kampanyaları, projenin kamu yararından
ziyade ticari kazanç sağlama hedefi taşıdığını göstermektedir. Dolayısıyla, İstanbul ve çevresinde yaşayan insanların yaşam kalitesini düşürecek, bölgenin doğal kaynaklarını ve ekosistemini yok edecek bu projenin, bilimsel, ekonomik ve çevresel temellerle değerlendirildiğinde İstanbul için nasıl bir tehdit niteliği taşıdığı anlaşılmaktadır.” Son paylaşımda da şunlar vurgulandı:• 20.000 futbol sahası büyüklüğünde tarım alanı yok edilecek. • 394 bin ağaç kesilecek, 287 hektarlık muhafaza ormanı da zarar görecek. Öte yandan projeye ilişkin başta İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu olak üzere İPA Başkanı Buğra Gökce, İBB Genel Sekreter Yardımcısı Gürkan Akgün gibi isimler projeye ilişkin paylaşımlarında bölgedeki inşaat çalışmalarına dikkat çekti. İmamoğlu, "Yokluğumu fırsat bilip Kanal İstanbul denen rant ve talan projesi uğruna Avrupa Yakası’nın en önemli su kaynaklarından biri olan Sazlıdere Barajı’nın etrafında 24 bin konutun inşaatını başlattılar" ifadelerini kullandı.
Gündem İmamoğlu
İstanbul Planlama Ajansı (İPA) tarafından yayınlanan Barometre Raporu’nda, Türkiye gündemine damgasını vuran en önemli olay, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanması olarak belirtildi. CHP'nin cumhurbaşkanı adayı İmamoğlu döneminde başlatılan projeler arasında en çok beğenilenler; yüzde 80,8 ile Kent Lokantası, yüzde 79,7 ile İBB Öğrenci Yurtları ve yüzde 79,6 ile İBB Kütüphaneleri oldu. Ev içi gündeminde yüzde 52,9 ile Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanması birinci sırada yer alırken, yüzde 24,5 ile ekonomik sorunlar ikinci, yüzde 5,3 ile Ramazan Bayramı ise üçüncü sırada yer buldu.
Mart ayının Türkiye gündemine damgasını vuran en önemli olay, katılımcıların yüzde 72,6’sı tarafından Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanması olarak belirtildi. İkinci sırada yüzde 11 ile Uludağ’daki otel yangını, üçüncü sırada ise yüzde 4,3 ile Ramazan Bayramı yer aldı. İstanbul özelinde ise katılımcıların yüzde 89,4’ü, İmamoğlu ile Şişli Belediye Başkanı Emrah Şahan ve Beylikdüzü Belediye Başkanı Murat Çalık’ın tutuklanmasını kentin en önemli gündem maddesi olarak değerlendirdi.
Barometre Raporu’nda öne çıkan bir diğer başlık, İBB hizmetlerine yönelik memnuniyet oranları oldu. Ekrem İmamoğlu döneminde başlatılan projeler arasında:
* Kent Lokantası: Yüzde 80,8
* İBB Öğrenci Yurtları: Yüzde 79,7
* İBB Kütüphaneleri: Yüzde 79,6 oranında beğeni topladı.
Katılımcıların yüzde 63,1’i, İmamoğlu’nun başkanlığı döneminde hayata geçirilen projeleri başarılı bulurken, yüzde 76,8’lik kesim bu projelerin sürdürülmesini istedi. Ev içi gündem siyaset ve ekonomi Mart ayının ev içi gündeminde yüzde 52,9 ile Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanması birinci sırada yer alırken, yüzde 24,5 ile ekonomik sorunlar ikinci, yüzde 5,3 ile Ramazan Bayramı ise üçüncü sırada yer buldu. Bu sonuçlar, İstanbulluların gündelik yaşamında siyasi gelişmelerin yanı sıra ekonomik sıkıntıların da önemli bir yer tuttuğunu gösteriyor.
Teslim olmak yok mücadele var
Toplumun büyük bir bölümü 19 Mart'ta yapılan sivil darbe ile ortaya çıkan durumu “Karanlık bir düzene teslim olmayacağız. Boyun eğmeyeceğiz. Susmayacağız." diye değerlendirdi.
İstanbul halkının büyük çoğunluğunun oylarıyla seçilmiş bir belediye başkanının, sırf eleştirel konuştu diye ‘ahmak davası’ adı verilen hukuk dışı bir süreçle hedef alınması, yargının nasıl bir baskı aracı haline getirildiğini göstermektedir. Bu dava, ne yazık ki hukuki olmaktan çoktan çıkmış; siyasi iktidarın, halkın seçilmiş temsilcilerini susturma aracı haline gelmiştir.Ekrem İmamoğlu’nun haksız, hukuksuz, dayanaksız bir şekilde mahkûm edilmesi; toplumda büyük bir öfke, ama bir o kadar da mücadele azmi uyandırmıştır. Bugün yalnızca İmamoğlu değil, birçok seçilmiş belediye başkanı da benzer yöntemlerle görevden uzaklaştırılmış, yerlerine halkın oy vermediği kişiler atanmıştır. Özellikle doğu ve güneydoğudaki belediyelere atanan kayyumlar, demokrasimizin canına okuyan bir zihniyetin ürünüdür. Sandıkta kazanamayanlar, halkın oyunu gasp ederek iktidarlarını korumaya çalışmaktadır. Bu, açıkça seçme ve seçilme hakkının gasp edilmesidir. Hiçbir görevli, halkın seçtiği bir temsilcinin yerine atanamaz! Kayyumlar meşru değildir, halkın iradesine darbedir!
Rezillikleri diz boyunu aştı!
Bir eski belediye başkanı, Ekrem İmamoğlu’nun eşine yönelik olarak, “Kocan içeri girdi, sen de Özgür Özel’le mutlusun” şeklinde aşağılık bir imada bulunuyor. Bir diğeri ise, Üsküdar Belediye Başkanı olan bir kadına hitaben, “Personel maaşlarını, meydanda twerk (kalça sallama) yaparak toplayacağın parayla öde” diyebiliyor. Bu tür söylemler, kadınları cinsellik üzerinden aşağılamaya çalışan, sapkın ve yozlaşmış bir zihniyetin ürünüdür. Kadını bir “seks objesi” olarak gören bu çürümüş anlayış, toplumun vicdanını yaralayan karanlık bir zihniyeti temsil ediyor.