
Hesaplaşma

Şöyle başlayalım. Tarihteki olaylara bakınca ABD Başkanı Donald Trump'ın 2 Nisan Çarşamba öğleden sonra Gül Bahçesi'ndeki konuşmasının çoğu unutulabilirdi. Trump, Amerika'nın "Kurtuluş Günü" olarak ilan ettiği günü ulusun vahim durumu hakkında bir nutukla açtı: Bunları ondan daha önce duymuştuk. Ancak konuşmasını bitirdiğinde başka bir şey daha netleşti: Daha önce buna benzer bir şey görülmemişti.
* * * *
Konuşmasının yaklaşık yarısında milyarder golf arkadaşı, Ticaret Bakanı Howard Lutnick'i kürsüye çağırarak büyük açıklamayı yaptı: Ülkelerin bir listesinin ve onlara uygulamayı planladığı daha önce gizli tutulan kapsamlı misilleme tarifelerinin yer aldığı bir tablo. Dünya kaderini öğrenmek için gözlerini kısarken Trump rakamları bir müzayedeci gibi okudu. Uzun zamandır tehdit ettiği küresel ticaret savaşı sonunda gerçekleşiyor gibi görünüyordu.
* * * *
Bakıyorum, 2024 seçiminden birkaç hafta önce Chicago'da yüzlerce işinsanın önünde yaptığı bir konuşmada da, ‘Bana göre sözlükteki en güzel kelime 'gümrük vergisi'dir‘ demiş. Başkan Trump zaten göreve Çin mallarına gümrük vergileri koymakla tehdit ederek gelmişti. Çin’den yapılan ithalata yüzde yüzün üzerinde gümrük vergisi koydu; Çin de Amerikan mallarına benzer gümrük vergileri koyarak karşılık verdi.
* * * *
Trump'ın bundan sonra ne yapacağını veya gümrük vergilerinin uzun vadeli bir politika mı yoksa bir pazarlık pozisyonu mu olduğunu kimse tam olarak bilmiyor, ancak belirsizlik -dünya çapındaki işletmeleri korkutmasının yanı sıra- Çin'in orta ve uzun vadede ABD'ye nasıl tepki vereceği konusunda soruları gündeme getirdi. Trump, "Pekin'den telefon bekliyoruz " dedi. Şimdi soru şu; Telefonu ilk kim açacak?
* * * *
Bu soruya verilecek cevabı düşünürken baktım Le Monde gazetesinin başyazarlarından Alain Frachon, köşesinde ‘Çin tarzı sosyalizmin üstünlüğüne ve ülkesinin küresel egemenlik misyonuna inanan ideolog Şi Cinping mi telefon açacak? diyor. ‘Çin ile ABD arasındaki mesele ekonominin çok ötesine geçiyor. Küresel üstünlük için yarışıyorlar. Pekin, boğazına bıçak dayanmış bir şekilde pazarlık yapmak istemiyor‘ diye ekliyor yazısında.
* * * *
Fransız gazeteci telefonu açanın Çin olmayacağı savunuyor. Trump'ın arzuladığı ticaret teslimiyetinin, 19. yüzyılda Batı'nın kendisine yaşattığı aşağılamaların intikamını almak için "yetiştirilen" bir ülke olan Çin'de çok kötü yankı bulduğunu söylüyor. ‘Çin küresel pazarın en büyük payını ele geçirmeyi hedefleyen, belirli sektörlerde devasa bir imalat sanayisi kurmuş. Hakimiyetini garantilemek için küreselleşmeye güveniyor‘ diyor.
* * * *
Le Monde başyazarı Çin’in serbest ticaretin lütfuyla üstünlük kurmaya çalıştığını söylüyor ama uluslararası uzmanlar uzunca bir süredir küresel ticarette belirgin bir daralmaya işaret ediyorlardı. Soğuk bir Çarşamba öğleden sonrasında, Başkan Gül Bahçesi’nde tek başına bir asırlık küreselleşmeyi yerle bir edeceğini duyurmuş oldu ama belki de ABD Başkanı, bir süredir devam eden bir gelişmenin sadece katalizörü oldu. İncelemek gerekir.
* * * *
Bu arada ABD’de Çin uzmanı ekonomist Profesör Yasheng Huang, bir ekonomi dergisine verdiği demeçte, ‘Çin bence pes etmek istemiyor. Bu Çin liderliğini çok kötü gösterir, ama bence ticaret savaşı istemedikleri de açık. Bunun bir hesaplaşma anı olduğuna inanıyorum. Elektrikli araçlar ve daha yakın zamanda yapay zeka Çin'in açıkça lider olduğu sektörlere bakarsanız, aşırı kapasiteye sahip. İçpazar yeterli talep yaratmıyor. Ve arz ve talep arasında böyle bir fark olunca Çin ihracata bağımlı halde‘ diyor.
* * * *
Görülüyor ki, Trump yönetimi her ülkeyi hedef alan cezalandırıcı bir tarife sisteminden, Çin ile aniden tam kapsamlı bir ticaret savaşı başlatan bir sisteme geçti. Aslında herhangi iki ülke arasında benzer bir durum olsa bu kadar belki yankı yaratmazdı. Fakat dünya ekonomisinin yüzde 40’ını oluşturan iki ülke arasındaki ticaret savaşına, dolayısıyla küresel üstünlük için bir hesaplaşmaya şahit oluyoruz. Bunun elbette herkese etkisi olacak. Yaşayıp göreceğiz.