Gençler ne istiyor?

Ülkemizdeki bütün izlerin birbirine karıştığı günlerden geçiyoruz. Oldukça zor koşullarda altında okumaya, diploma sahibi olmaya çalışan gençler, üniversitelerini bitirdiklerinde bırakın iyi bir iş bulmayı, alacakları diplomanın dahi güvencesinin olmamasından rahatsız oldular. Profesörlerin bir anda lise mezunu sayılması, gençleri oldukça endişelendirdi.
Gelecek kaygısı, güvencesizlik ve demokrasiden uzaklaşılıp keyfiyete dayalı yönetim anlayışı, gençlerin toplumsal olaylara karşı daha duyarlı hale gelmesinde en güçlü etken oldu.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının 31 yıl sonra iptal edilmesi ve toplumsal algı olarak siyaseten tutuklanması, gençlerin nasırını ezdi. Bütün bu yaşananlar, üniversite gençliğini iç dünyalarında sorgulama yapmaya ve bu hukuksuzluklara karşı ne yapabilirimi düşündürmeye başladı. Onlar da demokratik yollarla seslerini duyurabilmek için buldukları fırsatları değerlendirmeye çalıştılar. İşin en ilginç yanı da bu gençlerin hemen hemen tamamı bu iktidarla büyüdüler. Siz her ne kadar eski Türkiye’yi beğenmeseniz de kötüleseniz de o dönemin şartlarının yaşadıkları dönemden daha iyi olduğunu biliyor üniversite gençliği. Herkesin konuşabildiği Türkiye’den, herkesin susturulmaya, sindirilmeye çalışıldığı bir Türkiye’ye dönüştürülmeye çalışıldığının farkındalar.
İktidar mensupları, gençlerin siyasi olaylara müdahil olmasından rahatsız olsa da artan hayat pahalılığı, işsizlik, adaletsizlik ve eğitimdeki sorunlar gençleri doğrudan etkileyerek onları harekete geçmeye itti. Siyasi fikirlerini bir tarafa bırakıp hak, hukuk mücadelesinde birleşiyor bu gençler. Toplum tarafından “siyasi dava” diye isimlendirilen olayları görüyor ve vicdanlarında karar veriyorlar.
İnanın ki üniversite gençliğinin gayesinin Ekrem İmamoğlu’na destek vermenin de ötesinde, demokrasi mücadelesi olduğu gözlemlenmektedir. Ayrıca, gençler genellikle değişim ve yenilik arayışında oldukları için, mevcut sistemin eksikliklerini sorgulama eğilimindedirler. Bu durum, onların protesto gösterilerine katılmalarına veya siyasi hareketlerde aktif rol almalarına yol açıyor.
Gençler, enerjileri, yenilikçi düşünceleri ve değişime olan açıklıklarıyla toplumsal dönüşümlerin itici gücü olma potansiyeline sahiptirler. Tarih boyunca birçok devrim ve reform hareketinde gençlerin ön saflarda yer aldığını biliyoruz. Ayrıca, teknolojiyi etkin bir şekilde kullanmaları, seslerini daha geniş kitlelere kolayca duyurmalarını sağlıyor.
İktidarın "dindar nesil" yetiştirme hedefinin gençler arasında beklenen coşkuyu yaratmadığını, hatta ters teptiğini görüyoruz. Bütün zorlamalara rağmen gençlerin farklı yaşam tarzlarına yönelmesi ve daha özgürlükçü bir yaşamı benimsemeleri, iktidarın gelecek planlarını altüst etti.
Globalleşen dünyada gençleri susturmak oldukça zor görünüyor. Gençler, sosyal medya ve dijital platformlar sayesinde seslerini duyurmak için daha fazla araca sahipler. Bu platformlar, gençlerin fikirlerini paylaşmalarını, topluluklar oluşturmalarını ve hatta küresel hareketlere katılmalarını sağlıyor.
Evet, ülkede yaşanan hukuksuzluklar, adaletsizlikler, ekonomik sıkıntılar, gençlerin ezilen kesimlerin yanında yer almasında elbette etkili olmuştur. Üniversite gençliği, barışçıl protestolar ve boykotlar gibi yöntemlerle seslerini duyuruyor ve hak, hukuk, adalet mücadelesinde aktif bir rol oynuyorlar. Bu durum, gençlerin sadece bireysel değil, toplumsal sorunlara da duyarlı olduklarını ve değişimi talep ettiklerini gösteriyor.
“Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir” diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün izinden yürürken İstiklal Marşı’nın “Korkma!” diye başladığının da farkındadırlar.