Çevre, atık ve toplum

İnsan evladı doğada tek başına değil. Canlılar içinde diğer canlıları kendi yaşamını kolaylaştırma temelinde kullanan en akıllı olanıdır. İçinde yaşamımızı idame ettiğimiz yer kürede canlıların yaşamasına uygun doğa koşulları var. Doğa yıl içinde dört kere değişim geçirmekte buna mevsimler denilmekte. Bitkiler ağaçlar çiçek açıp meyve verirken kimileri boylarını uzatmaya devam etmekte.
Canlılar insanlarda yaşamlarını doğada emek vermeden buldu. Bulduklarını yediler, sularından çatlayana kadar içtiler. Yıllar geçtikçe aradıklarını yaşamlarını sürdürdükleri yerde doğada bulamadılar. Çünkü tıpkı çekirge misali yaşam yerlerini kurutup başka diyarlara gitmek zorunda kaldılar. Yeni yerlere giderken artlarında koca bir enkaz bıraktılar. Hayvanlar gittikleri yerlere kendilerinden bir şeyler bırakırlar şayet geri dönersem izimi bulayım diye. İnsan evladı ise gezdiği dolaştığı yaşamını sürdürdüğü yere atıklarını bıraktı sonra “kirli” diyerek başka yerlere gitti yine aynısını yaptı yapmaya devam etmekte.
Dünya yaşamamızı sürdürdüğümüz yer uçsuz bucaksız değil. Teknolojinin gelişmesi ulaşım ve iletişimi daha da hızlandırdı. Bunun yanında toplumsal yaşama geçmekle birlikte birilerinin “mülkiyet hırsı” yani sahip olma ve bencillik egemenliğin kurulu sisteminin kuralı haline geldi. Mülkiyet hırsı ve bencillik üretim aletleri ve ilişkileri değiştikçe daha da katılaştı. Zincirli ya da bukağılı kölelik ardından ekonomik kölelik yani yaşayabilecek kadar asgari ücretle çalıştırma. Bu da yetmedi egemen güçler tarafından daha da kötü koşullarda çalışma ve yaşamaya mahkûm edildi.
Üretilen her bir madde daha fazla suyu harcayıp kirletirken, fabrika bacalarından çıkan dumanda başta insan evladı olmak üzere tüm canlıların oksijenini kirletmeye devam etti. İnsan evladı yaşamını sürdürürken doğayı da kirletti. Ama bencillik, daha fazla kar daha fazla mülkiyet hırsı doyumsuzluk doğada ki kirliliği atıkları daha da arttırdı.
Atık diye geçmeyelim, ‘bir atığın tehlikeli olup olmadığı ölçütler vardır. Atığın bileşimi, içindeki bileşenlerin miktarı, kimyasal reaktifleri, fiziksel durumu yanında çevresel etki ve kalıcılığı önemlidir.’ ‘Atık türü, atıkların hangi kaynaklardan ve hangi materyallerden oluştuğunu belirtir. Atık türleri, organik atıklar, plastik atıklar, cam atıklar, metal atıklar, kâğıt atıklar gibi farklı gruplara ayrılabilir. Atık türleri, atıkların nasıl azaltılabileceği veya ortadan kaldırılabileceği konusunda bilgi verir. Atık türleri, aynı zamanda atıkların geri dönüşümünün nasıl yapılacağını da belirtir.
Bu atıkların içinde kanserojen, toksik, patlayıcı, tutuşabilen, korozif, tahriş edici vb. özelliklerinden dolayı insan sağlığı ve çevre bakımından risk teşkil eden atıklar vardır ki buna tehlikeli atık denir.’ Tehlikeli atıklar; bileşiminde insan sağlığı ve çevre için tehlikeli olan ve zararlılık potansiyeli taşıyan maddeleri içeren, maden ve petrol üretiminden, tarımdan, endüstriden, evsel faaliyetlerden, tehlikeli atık çamurlardan kaynaklanan atıklardır. Doğaya karışan bu metaller besin zinciri yoluyla insana ulaşarak insan sağlığını tehdit eder.'
Tehlikeli atıklar, genel olarak üreten ve tüketen tarafından değersiz olarak sınıflanan, bu amaçla elden çıkarılan sanayi yan ürünü veya evsel kökenli tehlikeli ve zararlı maddelerdir. Başka bir deyişle tehlikeli atık, henüz bir pazarı olmayan özel bir sanayi ürünüdür. Ayrıca, tehlikeli kimyasal maddelerle temas etmiş, her türlü madde veya malzeme de tehlikeli atık olarak tanımlanmaktadır. Sözgelimi, tehlikeli atık sınıfında olan atık yağları içeren ambalajların da tehlikeli atık olarak kabul edilip, bertaraf edilmesi gerekmektedir. Bir atığın tehlikeli olup olmadığına karar verilmesi sırasında, atığın bileşimi, atık içindeki bileşenlerin miktarları ve kimyasal reaksiyon verme durumları, atığın fiziksel durumu ile çevre üzerindeki etkileri ve kalıcılığı da göz önüne alınmaktadır.
Tehlikeli atık miktarında her yıl artan bu yükseliş, etkin ve akılcı bir yönetimin oluşturulmasını gerekli kılmaktadır. Tehlikeli atık yönetimi, atıkların kaynağında özelliğine göre ayrılması, toplanması, geçici depolanması, geri kazanılması, taşınması, bertarafı ve kontrolü olarak tanımlamaktadır. Tehlikeli atık yönetiminde amaç, üretim sırasında, tehlikeli atık oluşumunu en az düzeye indirmektir. Tehlikeli atığın üretilmesinden bertarafına kadar her aşamada çevreyi ve insan sağlığını tehlikeye atmayacak metotların uygulanılmasıdır.
Tehlikeli atık, özelliklerinden dolayı katı atıklardan çok daha sıkı standartlarla yönetilmesi gereken atıklardır. Bu nedenle, tehlikeli atıkların bertaraf edileceği tesislerin yatırım maliyetlerinin ve işletme giderlerinin yüksek olması nedeniyle tehlikeli atıkların kaynağında en aza indirilmesi gerekmektedir.
Yasalar çerçevesinde sorumluluk merkezi ve yerel yönetimlerin üzerindedir. Bu kurumlar yetişmiş, liyakatli, konulara vakıf, çözüm bulup üreten teknik elemanlar tarafından yönetilmeli. Toplumun sağlığı, gelecek yaşam ve üretim birilerinin çıkar ve menfaatlerine kurban edilmemeli.
Dün olduğu gibi bugün ve gelecekte de bencillik ve mülkiyet hırsı peşinde olanlar mutlak olacaktır. Çıkarı için yangın çıkaran Neron, ırkçılığı ve işgalleri meşru gösteren Hitler ve Mussolini, daha fazla kar daha fazla zenginlik için doğayı tahrip etmeye çalışan maden ve kimyasal şirketler ve onlara sessiz kalıp onay veren kişi ve kurumlar toplumu koruyup kollamakla mükellef kurumları çürütmekte.
Birilerinin ağızlarından eksik olmayan millet, halk, toplum ve eşitlik kelimeleri yaşamda yerini bulmamakta. Çürümüş kişiler kurumları, doğayı ve toplumu çürütmeye devam etmemeli. Oysa yaşamda tam tersi oluyor, çürümüş kişiler doğa ve toplumu daha da kirletiyor.