Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Açık
9°
Ara

Sözde demokrasi özde otoriterlik

YAYINLAMA:
Sözde demokrasi özde otoriterlik

Günümüz dünyasında, Türkiye dâhil pek çok ülkede, sözde demokrasi adı altında özünde otoriter yönetim anlayışının yaygınlaştığını görüyoruz. Bu tür yönetimlerde, sesini yükselten ve tepki gösteren bireyler adil olmayan uygulamalara maruz kalıyor. Bugün, bu durumu tespit etmek ve tarihe not düşmek adına kaleme alıyorum bu satırları.

Demokrasinin temel hakları nelerdir diye sorduğumuzda karşımıza şu ilkeler çıkar:

  • Yaşama, özgürlük ve güvenlik hakkı
  • Köleliğin ve işkencenin önlenmesi
  • Yaşamın dokunulmazlığı
  • Uyruk hakkı
  • Evlenme ve aile kurma hakkı
  • Mülkiyet edinme ve sahip olma hakkı
  • Vicdan ve inanç özgürlüğü
  • Düşünce ve ifade özgürlüğü
  • Yönetime katılma hakkı
  • Sosyal güvenlik hakları
  • Onur ve kişilik haklarının korunması
  • Yasama, yürütme ve yargının bağımsızlığı

Peki, yönetme hakkını elde eden siyasetçiler bu temel hakların hangisini tam anlamıyla uyguluyor? Seçildikten sonra koltuğa oturan birçok siyasetçi hızla dönüşüm geçiriyor; halkın hizmetkârı olması gerekirken, kendini üstün bir konuma yerleştiriyor. Öncelikler değişiyor, toplum hızla unutuluyor ve siyasetçiler kendi geleceklerini güvence altına almaya çalışırken, toplumsal çürümenin önünü açıyor.

Güç sarhoşluğu, dünyayı ve ülkeleri büyük bir uçuruma sürüklüyor. "Ben güçlüyüm, ne istersem yaparım!" anlayışı egemen olduğunda, adalet yok sayıldığında, önce derin bir sessizlik hâkim olur. Ancak bu sessizlik kalıcı değildir; haksızlığa uğrayan halkın sessizliği, zamanla büyük bir toplumsal dalgaya dönüşür ve sandıktaki tercih ile son bulur.

"Ben yapıyorum, kimse sesini çıkaramaz!" zihniyeti, aslında yöneticilerin kendi sonlarını hazırlamalarına yol açar ve tarihe de yaptığı icraatlar, idare şekli kendisinin de yazılmış gerçek tarihi olacaktır. Çünkü toplumlar, hele ki Türk toplumu, adaletsizliği asla unutmaz.

Bugün dünyada Donald Trump’ın ABD’de, Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’de izlediği yönetim anlayışı, demokratik yasaların öngördüğü sınırların dışına çıkıyor. "Ben ne dersem o olacak" anlayışı, adaleti yok saymak değil midir?

Maalesef dünyamız ikinci dünya savaşındaki var olan çılgın diktatörler kadar diktatörleri, yaşadığımız bu zaman içinde de tekrar görüşmek üzere.

Güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu dünyaya ihtiyacımız var 

Adalet, her insan için oksijen kadar hayati bir ihtiyaçtır. Devletlerin gerçek refahı, parayla değil, adaletle ölçülür. Unutmayalım ki adaletin olmadığı yerde hiçbir şey uzun süre ayakta kalamaz.

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *