
Mezarlık

Hayata dair çok dizi var çok film ve çok kitap. Nicesini okuduk, nicesini dinleyip, izledik. Nihayetinde bazıları ders verdi, bazıları tüyler ürpertti, bazıları etkiledi bazıları keyif verdi. Bazıları ise zaman geçirmeye yardımcı oldu ve unutuldu gitti… Mezarlık ise keyif veren bir polisiye dizi olarak hafızada yerini alacak. Bir defa Birce Akalay (çok güzel kadın) arzı endam ettiği için sevdim bir defa da kadın cinayetlerine atıf yaparak memleketçe kederimize parmak bastığı için sevdim. Topluma ve yaşadığımız gerçekliğe karşı sorumluluk alan her işi seviyorum, mezarlık dizisini de sevdim.
İlk sezon ilk bölümün sonunda; öldürülen kadınlardan, çocuklardan ve tüm masumlardan özür dileyen baş komiser çok özlenip, istenen bir gerçeklikti. “İşte bu be” deyip alkışlamak isterdim. Dizi boyunca bu gerçeklik üzerinden cinayetler çözen bir ekip izlemek, kurgunun aksaklıkları olsa da akıcılığı çok güzeldi. Yönetmen Abdullah Oğuz ismine de bir tebrik gönderelim. Zülfü Livaneli'nin Mutluluk isimli romanını filme çevirdiğinde aslında benzer bir konu için yıllar sonra yönetmen koltuğuna oturacağını tahmin edebilir miydi kimbilir. Nihayetinde eline sağlık, şahane bir iş çıkarmış.
Şimdilerde ikinci sezonu çıkacakmış. Yine seyir zevki yüksek iyi bir polisiye seyir seçeneği olacağından kuşkum yok. İzlenir mi diye düşünüyorsanız izlenir. On üzerinden yedi verelim.
Ne çektin be İmamoğlu!
Sanat sepet iyi işte bir de siyasetin gündemi var.
Sabah akşam soruşturma! Öyle bir korkuyorlar ki... 1 tane üniversiteden arkadaşı olmayan "üniversite mezunu" adamın talimatıyla şimdi de Ekrem İmamoğlu'nun diploması sahte mi değil mi diye soruşturma açtılar. İmamoğlu soruşturma kapsamında yine ifade verdi.
Ekrem İmamoğlu korkusu sarayları sarmış, çakarlı arabalarını sarmış, altın varaklı koltuklarını sarmış. Ekrem İmamoğlu korkusu gönüllerini, kalplerini, akıllarını sarmış. Tir tir titriyorlar. Korkunun ecele faydası yok...