Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Açık
9°
Ara

Ah şu çocuk hastalığı

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Ah şu çocuk hastalığı

Yetişkin bile olsak çocukça tavır ve sözleri söyleyip kullandığımızı görmekteyiz.

Hani demiştim ya bir yazımda ( “Maskara”) çocukların yaptığı maskaralıklara çocukça deriz ama yetişkinin yaptığına ne deriz doğal olarak soytarılık.

Soytarı yöneticisinin eğlendiricisi şamar oğlanıdır.

Hangi çağda olursak olalım hemen herkes çocukluğunda oyun oynamıştır.

Oyunlar çocukları yaşama katar. Birlikte bir şeyler yapmanın başarmanın tadına varırlar.

Çocukların oyunları çağına göre çoktur. Yaşadığım dönemde misket oyunu vardı ki bende misket oynadım. Bizim mahallede oyun bittiğinde misketlerimi kaybetmiş bile olsam kim benim misketimi almış ise geri verirdi çünkü en küçükleri bendim.

Başka mahallede oynamaya kimse tek girmezdi. Çünkü her mahallenin kendi kuralı vardı, yenen almış olduğu misketi geri vermezdi yani ciddilik vardı. Kimse elindeki misketleri büyük oranda kaybetme riskine girmezdi.

Şayet başkalarıyla oynamaya gidilirse ekip halinde gidilirdi. Oyun gayet ciddi oynanırdı, yenen ve yenilen tekrar oynamak için sözleşirdi.

Misket oynamak ve çember çevirmek dikkat ve ustalık gerekir.

Misketi avucunda ısıtıp parmaklarının arasından hedefe atmak için hızını belirlemen gerekir. Bunun için arada ki mesafeyi karışla ölçüp biçmek gerekir ki oyunu alasın.

Çember çevirip sokakta afili dolaşmak yetenek ister.

Evvela çember bulmak ve bunu kalın telle kontrol ederek itmek gerekir.

Birde Çocukların çok sevdiği iki gruba ayrılıp oynanan “savaşçılık” oyunudur. Burada sağlam ekip olacaksın tek başına kalmayacaksın. Her ekip kendine bu oyunu iyi bilen tecrübeli birini baş seçer. Bu oyun bazen karşı takımın ya en zayıf ya da en iyisini yakalayamadığından dolayı uzun sürer.

Bu oyunlar her mevsim oynanır ama genellikle yaz ayları gün uzun olduğundan hava kararıncaya kadar varır. Ta ki akşam yemeği hazırlanınca bahçe kapısından seslenen annenin bazen de babanın “haydi” demesi oyunu bitirir.

Çocukların hiç sevmediği nedir bilir misiniz?

Oyun için arkadaşlarını çağırıp oyuna başlayanın kaybettiği, yenildiği vakit mızıkçılık yaparak oyunu bozmasıdır.

En çok kızılan ise mızıkçılık yapan oyunu bozmakla kalmayıp efelenerek “bu oyunu ben kurdum ben başlattım ben bozarım” sözleridir.

                                    ***

Yaşam ve oyun tek başına değildir.

Toplumsal yaşam belli kural ve davranışlar bütünüdür.

Çocuklar kendi aralarında oynasa bile belli bir olgunluk davranışı vardır.

Şımarık, kendini beğenmiş, bencil ve kibirli davranış sergileyeni çocukları kimse sevmediği gibi oyuna bile almak istemez.

Çocuklar arasında bu gibi davranış sergileyen birileri mutlaka vardır. Bu tavrı sergileyen çocukların aileleri arkadaş çevresinden uzaklaşmaması için oyuncaklarını paylaşmayı oyunda kazanma ve kaybetmenin bir denge olduğunu söyleyip birlikte bir şeyler yapmanın önemini anlatır.

Bugünlerde anlı şanlı adı sanı büyük kişiler “ben varsam var yoksam yok”, “ben kurdum, ben başlattım, ben bitiririm” ya da “ben her şeyim, siz bir hiçsiniz” benzer çocukça söz ve davranışlarını günümüzde çokça görmekteyiz.

Davranış ve sözleri olgunluktan uzak, toplumsal kurala aykırı yaşına uygun davranış sergilemeyen kendini beğenmiş, başka bireylerin düşüncelerini ve ihtiyaçlarını önemsemeden davranan, kendi isteklerini ve ihtiyaçlarını önemseyen her zaman ve koşulda kendi çıkarlarını toplumun çıkarlarından üstün tutan kibirli, bencil, şımarık kişilerin var olduğunu görüyoruz. Yetişkinlerin bu çocukça tavırları bir hastalığın belirtisidir. Sıfatı ve konumu ne olursa olsun bu kişilerin sağaltıma ihtiyacı var.  

Çocukların yaptıklarına hoşgörüyle yaklaşırken yetişkin hem de kamusal ve toplumsal sorumluluk taşıyanların çocukça yaptıklarına ne demeli?


 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *