Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Hafif yağmur
4°
Ara

Coğrafya kader midir?

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Coğrafya kader midir?

Ülkemizde yaşanan ekonomik kriz ve uzun yıllar ülkeyi yöneten siyasetçilerden dolayı '“Coğrafya kaderdir” diyerek bunu kadere bağlamak ne kadar doğru olduğu son günlerde günlerde çok tartışılan bir konu haline geldi.

14. yüzyıl düşünürü, devlet adamı ve tarihçi İbni Haldun'un “Coğrafya kaderdir” sözü son günlerde çok kullanılan bir söz olarak öne çıkıyor. İbni Haldun bunu iklimlerin, millet kültürlerinin, su kaynaklarının, sıcak bölgeler ile soğuk bölgelerin getirdiği yaşam koşulları bir ülkenin ve milletin kaderini nasıl belirlediğini anlatan bir tezdir.

Coğrafya kader değildir. Aslında hiçbir şey kader değildir. Bilim, bu tür yaklaşımları kabul etmez. Bilim, gözleme ve deneye dayanır. Mesela doğru yönetim bir ülkeyi ileri götürürken yanlış yönetim geriye götürür. Bunun kaderle ilgisi yoktur. Kader, beceriksizliğin, çalışmamanın, yeterince mücadele etmenin suçu üzerinden atmanın yoludur. Bugünkü dünyaya bakınca bu söz anlamını yitiriyor. Örneğin Güney Kore ve Kuzey Kore aynı coğrafyayı paylaşıyor. Güney Kore'de kişi başına milli gelir 30.000 Dolar, Kuzey Kore'de kişi başına düşen milli gelir 1.000 Dolar. Bu iki ülkeyi bu kadar farklı kılan Coğrafya değil yönetim farkı. Güney Kore'de demokratik seçimle gelen yönetim, Kuzey Kore ise 75 yıldır aynı Aile bireyleri tarafından yönetilmektedir.

Yaşadığımız her büyük afet, katliam veya şiddet olayında “Coğrafya kaderdir” diyenlerin sayısı oldukça fazladır. Bir ülkede yaşanan deprem ardından çok fazla insan hayatını kaybediyor ise bu durum kader değil kötü yönetimden kaynaklı konulan yasalar ve yapılmayan denetimlerden kaynaklıdır. Bir ülkede pahalılık varsa, asgari ücret ve emekli maaşları ile geçinemiyorsa bu kader değildir. Bu iyi işlemeyen ekonomi sistemden kaynaklanan yine kötü yönetimden dolayıdır.

Mesela Atatatürk sayesinde laikliği cumhuriyetin temel ilkesi olarak kabul eden Türkiye, bu sayede bu coğrafyada din, mezhep, tarikat, cemaat savaşlarının getirdiği geriliklerden uzaklaşmış, bilime yönelmiştir.

İyi yönetilmeyen bir ülkede sorumluluk krala aittir. Ama eğer o ülke seçime dayalı bir yönetim biçimine sahipse sorumluluk o yönetimde ısrar eden topluma aittir. Çünkü devlet dediğimiz mekanizma sonuçta siyasal iktidarın yönetimi altındadır. Ve o siyasal iktidar bu dediklerimizin tam tersini yapabilir. İşte burada hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı devreye girer. Bizi devlete karşı koruyacak olan tek güç bağımsız yargı mekanizmasıdır. Yargı bağımsızlığını kaybedince bireyleri devlete ve onu yönetenlere karşı korumak yerine devleti ve onu yönetenleri bireylere karşı korumaya başlar. Oysa devlet güçlü bireyler güçsüzdür, korunması gereken birileri varsa o devlet değil, bireylerdir.


 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *