![yazar](https://www.damgagazetesi.com/uploads/users/avatar-1735648406.jpg)
Sanat ve gerçeklik arasında sıkışan özgürlük: Rol yapmak suç mu?
![Sanat ve gerçeklik arasında sıkışan özgürlük: Rol yapmak suç mu?](https://www.damgagazetesi.com/cropImages/760x/uploads/makaleler/2025/2/50-sanat-ve-gerceklik-arasinda-sikisan-ozgurluk-rol-yapmak-suc-mu.jpg)
Sanat, tarih boyunca toplumsal gerçeklikleri yansıtan, eleştiren ve dönüştüren bir araç olmuştur. Ancak son yıllarda, sanatçıların canlandırdıkları roller nedeniyle yargılanma riskiyle karşı karşıya kalmaları, sanatın özgürlük alanını ciddi şekilde tehdit eden bir duruma işaret ediyor. Oyuncu Melisa Sözen’in 2015 yılında Fransız yapımı “Le Bureau des Legends” dizisinde YPJ örgütü üyesi bir karakteri canlandırması nedeniyle ifadeye çağrılması, menajer Ayşe Barım’ın Gezi eylemlerini planlayan, örgütleyen ve yönlendiren, iradesi sorularak bu yönde kendisinin karar bildirerek yön verici ve belirleyici kişilerden olduğu iddiasıyla yargılanması ve 2019’da tiyatrocu Nazlı Masatçı’nın “V-For Vendetta” oyunundaki rolü sebebiyle yargılanması, bu tartışmaların en somut örneklerinden.
Sanatçılar neden yargılanıyor?
Sanatçılar, gerçek hayatta var olan veya kurgusal karakterleri canlandırırken, bu rollerin toplumsal ve siyasal bağlamlarıyla ilişkilendirilmeleri, sanatın doğasına aykırı bir durumdur. Melisa Sözen’in bir terör örgütü üyesini canlandırması, onun bu örgütün ideolojisini benimsediği anlamına gelmez. Aynı şekilde, Nazlı Masatçı’nın “V-For Vendetta” oyunundaki rolü de onun kişisel siyasi duruşunu yansıtmaz. Sanatçılar, bir karakteri canlandırırken, o karakterin dünyasını anlamaya ve seyirciye aktarmaya çalışır. Bu, sanatın temel işlevidir.
Ancak, bu tür davalar, sanatçıların rollerini gerçek hayatla karıştıran bir anlayışın ürünüdür. Eğer bir oyuncu, “terörist” bir karakteri canlandırdığı için yargılanacaksa, katil, hırsız veya herhangi bir suçlu rolündeki oyunculara da soruşturma açılması gerekmez mi? Bu durumda, polisiye dizilerdeki cinayet büroları, oyuncuların ifadelerini mi alacak? Bu absürt senaryo, sanatın özgürlük alanını ne kadar daralttığımızı gösteren çarpıcı bir örnek olurdu.
Sanatın özgürlüğü ve
toplumsal sorumluluk
Sanat, toplumsal gerçeklikleri ele alırken, bazen rahatsız edici, bazen de tartışmalı konulara değinebilir. Ancak bu, sanatçıların yargılanmasını gerektirmez. Tam tersine, sanatın özgürlüğü, demokratik toplumların vazgeçilmez bir unsuru olarak korunmalıdır. Sanatçılar, toplumun aynasıdır; onların eserleri, bizi düşünmeye, sorgulamaya ve tartışmaya davet eder. Bu süreçte, sanatçıların yargılanması, toplumun kendisiyle yüzleşme fırsatını elinden alır.
Melisa Sözen, Ayşe Barım ve Nazlı Masatçı örnekleri, sanatın özgürlük alanının ne kadar daraltıldığını gösteren önemli vakalardır. Bu tür davalar, sanatçıları otosansüre zorlayarak, yaratıcılıklarını kısıtlar ve toplumun sanat aracılığıyla kendini ifade etme imkânını zayıflatır.
Sonuç: Sanat özgür olmalı
Sanat, gerçeklikle kurgu arasında bir köprü kurar. Sanatçılar, canlandırdıkları karakterlerle özdeşleştirilmemeli, aksine, bu karakterleri topluma sunarken gösterdikleri performansla değerlendirilmelidir. Melisa Sözen ve Nazlı Masatçı örnekleri, sanatın özgürlüğünün ne kadar kırılgan olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.
Eğer sanatçılar, canlandırdıkları roller nedeniyle yargılanmaya devam ederse, sanatın toplumsal işlevi büyük ölçüde zayıflayacaktır. Sanat, özgür olmalı; çünkü özgür sanat, özgür toplumun temelidir. Bu nedenle, sanatçıların yargılanması değil, sanatın özgürlüğünün savunulması gerekiyor.