Toplum olarak bizim yandığımız bir olaydır!
Bolu Kartalkaya’da Grand Kartal Otel’de çıkan yangın, 78 kişinin hayatını kaybettiği bir faciaya dönüştü.Yangının yaşandığı ertesi gün bir günlük milli yas ilan edildi. Büyük yangın faciası ardından otel işletmecisi ve otel genel müdürü tutuklandı.
Bolu Kartalkaya’da yaşanan yangın faciası ülkemizi sarsan bir trajedi olarak kayıtlara geçti. Gece saatlerinde otelin giriş katlarında çıkan yangında otelde konaklayanlar mahsur kaldı.Giriş katta başlayan yangın merdiven boşluğunu bir baca gibi dumana üst katlara taşınması sonucu,üst kattaki odalardan bu yüzden tahliye olamadığı otel'de vatandaşların yaşadığı can pazarı olay sabah saatlerinde belli oldu. Otelde yangın merdiveni ve yangın söndürme cihazların olmaması, yetersiz yangın söndürme tüpleri ve yangın anında yetersiz personelin olması yangını bir faciaya çevirdi.
Otelde yaşanan yangını sonrası bazı firmaların cenazelerin taşınması için 100 bin TL istenmesi, yangına müdahale için giden görevlilerden komşu otellerin ücret talep etmesi, yangın faciasının ertesi gün yan tarafta bazı turistlerin kayak yapmaya devam etmesi, bazı cenazelerin tavuk taşıma aracında tutulması bu durum bize ne ara bu hale geldik dedirtti.
Bolu Kartalkaya’da yaşanan trajedi, sadece denetim eksikliklerinin ve ihmalkârlığın değil, toplumsal bir değerler erozyonunun acı bir sonucudur. Yangın alarm sistemlerinin çalışmadığı, yangın merdivenlerinin yetersiz olduğu ve misafirlerin kendi çabalarıyla canlarını kurtarmaya çalıştığı bu olayda, sorumluluk yalnızca yetkililere ya da işletmecilere yüklenemez. Bu durum, bizim toplumsal olarak nasıl bir düzen kurduğumuzun ve bu düzeni nasıl desteklediğimiz de bir aynasıdır.
Bu noktada ebeveynlerin rolü de sorgulanmalıdır. Annelerimiz, babalarımız bizleri yetiştirirken “Sen yeter ki oku, saçımı süpürge ederim” diyerek her türlü fedakarlığı sevgi göstergesi olarak sunmuş olabilir. Ancak bu yaklaşım, çocuklarda sorumluluk bilinci yerine hak etmeden kazanmayı ve başkalarının hakkına saygı göstermemeyi normalleştirdi.
Biz, şımartılan, başkasını değil sadece kendini düşünen bireylerden oluşan bir toplumun parçasıyız. Sonuçta yetiştirdiğimiz nesiller, değerlerin değil, paranın ve statünün peşinden koşmayı öğrendi.
Bolu Kartalkaya’da yaşanan yangın gibi facialar, sadece bir otelin ya da birkaç kişinin hatası değil, toplum olarak bizim ihmalkârlığımızın ve sorumluluktan kaçışımızın bir tezahürüdür. Avrupa’da yada Almanya da bu tür olayların daha az yaşanmasının temelinde, toplumun bireylerine verdigi sorumluluk bilinci ve denetim mekanizmaların ciddiyetle uygulanması yatmaktadır. Oysa biz, her yangında, her göçükte aynı döngüyü tekrar yaşıyoruz “Lanet olsun” diyoruz, ama gerçek bir değişim için ne bireysel ne de toplumsal adımlar atıyoruz.
Bu döngüyü kırmak için çocuklarımızı dürüst, adil ve sorumluluk sahibi bireyler olarak yetiştirmeliyiz. Onlara insan hayatının her şeyden önemli olduğunu, başkalarının hakkını gasp etmenin değili korumanın asil erdem olduğunu öğretmeliyiz. Ancak bu şekilde, toplumsal bir silkiniş yaşayabilir ve Kartalkaya’daki gibi faciaları tekrarını engelleyebiliriz. Unutmayalım ki bu yalnızca bir yangın değil, toplum olarak bizim yandığımız bir olaydır.a