Mobing ya da bezdirme

Çalışan ve çalıştıran, yönetilen ve yöneten arasında ister ücret ister bilgi birikim temelinde hazımsızlık ve tahammülsüzlük uygulamaları her geçen gün artarak devam etmekte. Kamu ya da özel kuruluşlar olduğu gibi mesleki ve demokratik kitle kuruluşlarında seçilen veya atanan yöneticiler bir üst yönetime yaranmak ya da onlara şirin görünmek için çalışan ya da üyelerine baskı yapmayı bir meziyet olarak görmekte.
Tarihin hemen her zamanında birilerinin çalışma ve başarılarını gölgelemek, baltalamak ve önemsizmiş gibi göstermek isteyenler ile dolu. Günümüzde bu gibi bezdirme yıldırma durumları hemen her işyerinde ve kitle kuruluşunda görülmekte. Kişinin mesleki yeterliliği, güvenirliliği ve bilgisi sorgulanır ve buna bağlı gerekli ortam ve imkân verilmeyip kısıtlama yaparak da dışlanmakta. Üstene üstlük birde verilmeyen imkân ve koşulda iş verimliliği isteniyorsa baskı ve bezdirme şiddeti devam etmektedir. Keza hemen hemen tüm kurum ve kuruluşlarda çalışanların bilgilerinden yararlanır ve takdir beklenirken bunlar yerine alakasız ama yönetimin yakınlarının kayırıldığı görülmekte. Yöneticilerin birçoğu kendilerinden daha bilgili, becerikli, güvenilir olanları yanlarında istemez. Bu gibi yöneticiler kendi bilgisiz ve beceriksizliğini saklamak ister, işte bu nedenle birçok yerde alakasız, bilgisiz, güvenilirliği olmayan kişilere sorumluluk verilirken düzenli işleyen çark işlemez verimlilik ve hizmet aksamaya başlar.
Yıllar önce 1990’lı yılların başında bir sendikanın seminerinde Seza Sami’yle karşılaşmıştık. Seminerde özellikle seçilenlerin geldiği yeri hemen unutup yeni yere uyum sağlayanlar için şunu söylemişti, “İktidara gelirken cebi delik olan süreç içinde egemenliğin vermiş olduğu nimetlerle semirerek bencilliğin ve sahip olma hırsının dibine kadar gitmekte.” Günümüzde hem seçilen hem de atanan irili ufaklı yöneticiler maaşlarının dışında verilen “arpalıkları” yetersiz bulup kurumlarının denetim yaptığı kurum kuruluşları ile ihale verdiklerinden yüzdelik paylarını almakta. Özellikle 12 Eylül askeri faşist darbesinden sonra bu durum katlanarak büyümekte ve kendi aralarında hiyerarşik bir yapı kurulur. Her gelen gideni aratırken, her gelen yeni bir sağmal uygulama yöntemi de getirmekte.
Merkezi yönetim anlayışının hâkim olduğu özellikle askeriyede katı kuralların ve verilen emirlerin sorgulanmadan yapılması istenir. Katı kuralları verme yetkisine sahip olan “kurmay” konumundaki yetkili, kılıçlar kınından çıkmadan tetik basmadan savaşı kazanmasını bilecek. 1914/15 kışında Ordu komutanı sultan damadı Enver kışın ayazı bol karın hiç eksik olmadığı Sarıkamış bölgesine askerlerini yazlık elbiseleriyle savaşa sürer. Sarıkamış tepesinde 90 bin asker tetiğe bile basmadan dondurucu soğukta ölüme gitti. Emrindeki askerleri ölüme gönderen emirlerini sorgulatmayan bu kişi baskı ve bezdirmenin en alasını yaptı. Bu tarihten bir yıl son ülkenin düşman askerleri tarafından işgal edilmeye çalışılır. Denizden düşman gemilerinin karayı bombalaması ve çıkarma yapması için savunmasız en zayıf yerden işe girişir. En zayıf yerde asker ve teçhizatların yetersiz ulaşımın zor olması 57 alayın hem komutanı hem de askeri için ölüm ama yurt savunması olduğu bir gerçekti. Kendisi dâhil ölümü göze almak yurdu savunmak sorumluluğu vardı ve bu da askerdi.
Hangi kurum ve kuruluş olsa da belli bir yasa ve iç tüzük maddeleri vardır. Bir olay veya duruma karşı çok yönlü muhakeme, kontrol ve denetim yapılmadan karar verilmemesi önemlidir. Keza inanç, değer ve politik yapılarda düşman ya da işbirlikçiler tarafından yakalanıldığında konuşulmaması bir kuraldır. Kurala uymamak ve çiğnemez çok ağır bir suçtur. Bu kural ve cezaları kendileri koyup yine kendileri uymuyorsa “en doğru” inanç, değer ve politik yapı bile olsa kendine “yönetici” diyenlerin ayrıcalıklı tavır alındığını gösterir ki bu diğer topluluk bireylerine mobingten başka bir şey değildir. Bu durum ciddiyetsizliğin tavan yaptığı yapılarda kendi beceriksizlik ve zayıflığını saklamaktan başka ne olabilir?
Çalışan ya da topluluk üyelerine kasıtlı olarak söz ve yetki hakkı verilmemesi, yıldırma, azarlama, küçük düşürme gibi bilerek art niyetli aşağılayıcı tavır ve davranış sergilemek bezdirme baskı ve şiddetini gösterir. İşte bu nedenle birileri bencilce çıkar, hırs ve geleceğini toplumun çıkarlarından üstün tutmakta. Bunlar birilerinin ağızlarına bir parmak bal çalarak değil 23 yıl daha nice yıl geçse kimse farkına varmayacak.
Toplumun büyük çoğunluğu yaşananlara kader alın yazısı derken birileri atı alıp Üsküdar’ı çoktan geçmiş durumda.