Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Rain and snow
5°
Ara

Ah bu havalar

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Ah bu havalar

Geçen gün 10 Ocak gazeteciler günü yemeğe davet edildim fakat gidemedim üzüldüm. Giden dostum Sezai Sami vardı. Zaten hemen ertesi günü aradı Uğur’un çay ocağında buluştuk. O kadar şey anlattı ki ilkin sizin de bilmenizi istediğim hakkınız olanı anlatmak görev oldu.

‘Yemekli toplantı kentimizin eski bir yerleşim yerinin eski ama yeniden düzenleyip restore ettikleri yer. Yerel yönetimlerin birçok başkanı ve partilerinin üst düzey yöneticileri, sendika eski başkanları ile bazı bürokratlar medyanın da ilgi gösterdiği bu yemeğe katılmışlar. Basının bazı köşe yazarı ve araştırmacılarda gelmiş. İkili sohbetler ve grup konuşmaları çok ilgi çekiciymiş.

Birileri tarihi koşulların boşluğunda kimsenin olmadığı dönemde dahası ağır baskı ve şiddetin ayyuka çıkıp cezaevlerinin dolup ülke açık cezaevi olduğunda seslerini çıkaramayanlardı. Her nasılsa hasbelkader ortalık durulduğunda kapatılan parti ve sendikalara izin verildiğinde mal ve mülklerine çöreklenenlerden biri zatı muhterem döktürdükçe döktürmüş. Zannedersin işçi sendikal mücadelesinin köşe taşı. Oysa 12 Eylül geldiğinde Selimiye Kışlası önünde ifade vermek için sıraya giren başkası. Birde Davutpaşa cezaevinden Metris’e getirilen tutuklu sendikacılar C Blok koğuşlarında kalıyordu. Haftanın bir günü karavana da Kemalpaşa tatlı çıkar. Cezaevi askeri gardiyanları itirafçılar koğuşlarına hazır ol da tekmil vererek karavanayı verirler. Bu şahıs onlar tekmil veriyor diye tutuklu sendikacılar koğuşunda tekmil vererek karavanayı koğuşuna alan kişilerdendi.

Hele bir gazeteci yazar vardı ki basının, demokrasi dünyasının en önemli şahsiyeti(!) Bu iki şahıs iyi ki yan yana değil karşılıklı oturuyor, birbirinin konuşmalarını bölmüyorlar. İster istemez konuşmalarını dinliyorsun. Birde bunlar konuşmalarının kesilmesini sevmiyor kaşlarını çatıyor çocuk gibi küser bakış atmakta. Eski sendikacı gibi bu gazeteci(kendisine duayen diyen) demokrasinin solculuğun (!) kitabını yazdığını beyan etmekten çekinmemekte.

Sezai Sami bunları anlatınca Dersimli öğretmen Nuri Kılıç ile Mazlum Karataş’ın anlattıkları hatırıma geldi. Dersim’in meydanının bir diğer adı da “palavra meydanı” olduğunu anlatmışlardı. Bizim bu şahıslarda kendilerini bu meydanda görüp döktürmekte.

İlçe belediye başkanları da davete icap etmiş. Büyükşehir belediyesinin iştiraklerinin yöneticileri de “ağır abi” edasıyla arzı endam etmişler. Kendi aralarında fısıltıyla bile konuşsalar hemen arkalarında genç acar gazeteciler bilgileri ertesi gün paylaştı. İBB’ nin en büyük ve önemli iştirak kuruluşunun yöneticileri seçim olur ve başkan cumhurbaşkanı olursa bakanlık alacaklarını. Hatta hangi bakanlığa talip olduklarını bile açıklamış bu eski mülkiyeli (!) görevliler.

Ana muhalefet partisinin mütevazı bir üst düzey milletvekili yöneticisi partilerinin seçimde aldıkları yerel yönetimlerde yetişmiş birçok personel varken eski yönetimin “kıvrak” elemanlarıyla çalışmayı yeğlemesinden dertli. Hele birde ittifak yaparak listelerinde yer verdikleri partiler ve kişilerin bitmek bilmez istekleri bıktırıcı olmakta. Zaten sakin konuşmasıyla diğer kıdemli yöneticiler gibi hakaret vari konuşmamakta. Bu da atanan yöneticilerden çok dertli neden olmasın ki?

Ayrıca Sadece İstanbul değil birçok büyükşehir ve diğer belediyelerde eski yönetim ve ittifak edilen partilerin taraftarları üst düzeyde görev yapmakta. Bu kişiler şimdi seçim olduğunda daha da üst düzel görev için hemen her şeyi yapmakta. Bu durum onları öyle “havalara” sokmuş ki çıkarana aşk olsun. Herkese kara çalıp, çelme takarken karda yürüyüp izini belli etmemeye çalışmakta. Oysa “mızrak çuvala sığmıyor”. Çok şey bilinmesine rağmen edepli ve onurlu olmasını bilenler var.

Ah “bu havalar” insanı deli de ediyor dertli de ediyor’(!) der Sezai Sami.


 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *