Kapanmayan yara…
31 Mart 2019’daki seçimlerin iptal edilmesinin ardında yenilenen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerini de bu defa 800 binden fazla oy ile kaybetmek AKP’de büyük bir yara açmıştı. Beş sene sonra yapılan yerel seçimlerde daha büyük bir yenilgi alan AKP’nin içindeki yara giderek büyüdü. Bu yaranın verdiği acı ve hırsla muhalif belediyeleri adeta abluka altına almaya çalışıyorlar. Geçmiş yıllardaki veresiye defterini açarak “Belediyelerin halka hizmetini nasıl engelleriz?”in yasal kılıfını hazırlayarak onları -kendi tabirleriyle- silkeleyelim, diyorlar. Vallahi kim kimi silkeler bilmiyorum ama zamanı gelince vatandaş kimi silkeleyeceğini gayet iyi bilir. Ama illaki birilerini silkeleyecekseniz vergi borcunu affettiklerinizi silkelemekle işe başlayın. Kamu alacakları arasında belediyelerin SSK prim borcu sadece %10. Alacakların %90’ını bırakıp %10’unun peşine düşmek pek de mantıklı gelmiyor bana.
Kamu hizmeti gören kurumları zora sokmak için yapılan hamleler vatandaşı cezalandırmak anlamına gelir ki bu da vatandaştaki adalet duygusunu ortadan kaldırır.
Kaybetmenin içlerinde açtığı yaraları bir türlü kapanmadı bunların. Çoğu zaman yenilgiyi hazmetmek zordur ama demokrasi bir nevi hazmetme sanatıdır. Kazananı kutlamak ve çalışmalarında önünü açmak iktidar açısından bir erdemliliktir. Sonuçta kazananların da amacı halka hizmet etmektir.
Şöyle yetmiş beş sene öncesine gidelim. Demokrasi açısından ilk gerçek seçim olarak kabul edilen 14 Mayıs 1950 seçimleri öncesinde İnönü şöyle diyordu: “İşte demokratik sisteme girdik. Seçimler olacak; seçimlerde dövüşeceğiz, candan dövüşeceğiz… Ama seçimler bir defa bittikten sonra laf yok. Millet kimi seçerse, onlar dört yıl vazife görecek. Yeniden seçim devresine girdikten sonra tekrar dövüşeceğiz.” Bu örnek çoğulcu demokrasiye inanan bir devlet adamı modelidir. Vallahi bu örneği görüp de günümüze bakınca demokrasi açısından ne kadar gerilemiş olduğumuzu görmekten de üzüntü duyuyorum!..
Önümüze konulan “Yeni Türkiye” modelinde iktidarlarını kaybetmemek ve muhalif belediyeleri başarısız kılmak için olmadık yöntemler icat ediyor “Cumhur İttifakı.” Yerel seçimleri kaybettiklerinden bu yana çalışmalarında engellemelerle karşılaşan muhalif belediyeler gerçeği, bütün çıplaklığıyla karşımızda duruyor. Sandıkta kazananların önünü hukuku kullanarak kesmeye çalışmak demokratik bakış açısına yakışmayan bir tutumdur. Muhalif belediye başkanları açısından ortada bir suç varsa cezasını hukuk elbette vermeli ama verilen bu cezanın da toplumsal bir karşılığı olmalıdır. Hele de siyasi yasak kavramı demokrasiye hiç yakışmıyor. Vicdanlarda karşılık bulmayan “siyasal” cezaları verenleri bu aziz millet hafızasına kazır ve günü geldiğinde de hatırlar ve de hatırlatır!..
Hatta öyle bir hafızadır ki bu, “Kesinlikle ona oy vermem” diye düşündükleri partilere karşı fikrini bile değiştirtir insana. Yani siyahı beyaza döndürür.
Belli ki iktidarın halen iyileşmeyen bu yarasına merhem yok. Herkes bilmeli ki iktidarın izlediği muhaliflerini başarısız kılma politikası sağlıklı bir politika değil. Bizden söylemesi…