Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Rain and snow
5°
Ara

Çalışan ve emekli ne bekler?

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Çalışan ve emekli ne bekler?

Dünden bugüne hemen hemen tüm iktidarların önünde hep çalışan ve emekli sorunları vardır. Toplumsal yaşam dün ki gibi karmaşık toplumsal kümeler değil bıçak gibi ikiye ayrılmış durumdadır. Doğaldır iki toplumsal yapı içinde net olmamakla birlikte çalışan çalıştıran, işçi işveren arasında yer alan bir kesim vardır ki duruma göre her zaman yer değiştirir. Bu kesim çalışan işçi emekçi olsa da çalıştıran yani işveren olmaya çok çabalar. İşveren çalıştıran arasında da mutlaka birileri birilerinin malına çökmeye çalışır ve diğerini işçi emekçilerin arasına atar. İşte bu kesim nitelikli emeği bilgisi olsa da çalışan olduğunun farkına varmaz hep çalıştıranlara imrenir onlara öykünür. Oysa mülkiyet özel mülkiyet yani bencillik sahip olma hırsı yerine birlikte yaşam paylaşım düşünülse ve bunun üzerine yaşam inşaa edilse nasıl olur ne olabilir hiç kafa yoruldu mu?

Neyse bugünlerde devleti yönetenler ve üretim aletlerine sahip olanlar çalışan ve emekli olanların ölmeden yaşaya bileceği ücret maaşı belirleme dönemine girdik. Politikacıları biliyoruz atıp tutmayı çok severler. Birde çıkarları için yapamayacakları şey yoktur, hemen her zaman topaç gibi dönerler kimilerinin hızına bile erişilmez. Bakmayın seçim dönemi geldiğinde evinize gelip hatırınızı sormaya, büyük laflar etmeye kanmayın.

Dün den bugüne çıkarılan savaşlar egemenlik ve sömürülme temelinde devam etmekte. Savaşın galibi silah yapım ve satıcıları, mağlup olanı ise eline silah tutuşturulmuş karşısındaki lokmasını alacak düşman diye gösterilen yine kendisi gibi topluluk. Savaşlarda kendisi için çarpışacak, ölecek, sakatlanacak insan olmasa, yönetenler yönetici olduğunu söyleyen işverenler nasıl sırçalı köşklerinde yaşamaya devam eder?

Oysa sofrasına konan ekmeğin tahılı nasıl tarlaya ekildiğini, başaklarından ayrıldığını, tanelerin seçilip değirmende öğütüldüğü, un haline gelen tahılın fırıncının elinde hamur şekline ve sonra fırın ateşinde pişip önüne geldiği zamanı bilmez.

Bin yıllardır soframızdan eksik olmayan bereketin ve barışın simgesi zeytinin nasıl meşakkatli yollardan geçip soframıza geldiğini bilmeyen birileri var. O birileri berekete, barışa ve zeytine düşman, yok etmekte zeytin ağaçlarını.

Hemen herkesin giyiminde kuşamında pamuk var. Onun ekimi ve toplanması zordur. Zordur kozanın içinden pamuğu almak, iplik haline getirmek.

Birileri yarım ağızla mırıldanıyor duyar gibiyim paramı verip alıyorum, parasını verip çalıştırıyorum, parasını verip soframa getiriyorum. Sormak gerek paraya nasıl sahip oluyorsun?

Dünden bugüne sırçalı köşk ve saraylarda oturan ve ondan nemalanan yakası kalkık, omuzu kalabalık ve beli silahlı kurulu düzenin devamını sağlayanlar tarlada, fabrikada çalışan savaşlarda ölen ve sakat kalanlar olmasa nasıl devam ettirirsiniz iktidarınızı?

Çalışanlar yani işçiler, emekliler ve sizin savaşınızda ölenler ve sakat kalanlar olmasa kurulu düzeniniz devam eder mi?

Birde demişler “emekliler yılı”.

Yoksulluk dibe vurmuş ucuz işçilik almış başını gidiyor birde vergi alımlarını çoğaltıp arttırılmakta.

Sosyal devlet paylaşımcı devlet anayasa kitapçığında ve yönetenlerin ağzında değil yaşamda kendini göstermeli. Yurttaş temel hak ve özgürlüklerini bilip en azından yasaların işlerliğini savunup hayata geçirmeli.

Devlet ve yöneticiler yurttaşına asgari değil azami yaşam koşullarını ne zaman sağlayacak? Sahi köprü ve yollar ne zaman parasız olacak? Çalışan, emekli ve yurttaşlar bunu sizden bekliyor ne zaman yapacaksınız?

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *