Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Parçalı bulutlu
10°
Ara

Modern insanın en büyük sınavı: Finansal özgürlük mü, manevi özgürlük mü?

YAYINLAMA:
Modern insanın en büyük sınavı:  Finansal özgürlük mü, manevi özgürlük mü?

Modern insan, ekonomik bağımsızlık ile manevi huzur arasında sıkışmış durumdadır. Hayatın her alanında maddiyatın ön planda tutulduğu, bireylerin tüketim çılgınlığına yönlendirildiği bir çağda yaşıyoruz. Reklamlar, sosyal medya ve popüler kültür sürekli olarak daha fazla kazanmayı, daha fazla harcamayı ve daha fazlasına sahip olmayı öğütlüyor. Bu durum, Fransız filozof Michel Foucault’nun belirttiği gibi, iktidarların bilinçli bir politikası mı, yoksa toplumun kendini içine hapsettiği bir döngü mü? 

Ekonomik özgürlük, bireyin maddi ihtiyaçlarını karşılayabilmesi açısından elbette önemlidir. Ancak, bu özgürlüğü elde eden pek çok insanın manevi ve insani ilişkilerinde yoksullaştığını gözlemlemek mümkündür. Paranın ve statünün yükselişi, ruhun ve vicdanın düşüşüne mi neden oluyor? Günümüz dünyasında insanların çoğu, maddi başarıya ulaşmayı hayatlarının tek gayesi haline getiriyor. Çalışma saatlerinin uzaması, sosyal hayatın daralması, bireyin sadece kazanç odaklı bir varlığa dönüşmesine sebep oluyor. 

Oysa İslam dini, ekonomik gücün helal yollarla elde edilmesini teşvik etmiş, ancak lüks ve israfı yasaklamıştır. Kur’an’da, “İsraf etmeyin, çünkü Allah israf edenleri sevmez.” (En’âm, 141) buyurulurken, Peygamber Efendimiz (sav) de “İnsanoğlu, malım malım der. Oysa yiyip tükettiğinden, giyip eskittiğinden ve sadaka olarak verip ahirete gönderdiklerinden başka malı yoktur.” (Müslim, Zühd, 3) diyerek, maddiyatın yalnızca geçici bir araç olduğunu hatırlatmıştır. 

Günümüz dünyasında, özellikle büyük şehirlerde, ekonomik refahı yakalayan birçok insanın psikolojik sorunlarla mücadele ettiğini görüyoruz. Lüks arabalar, marka kıyafetler, gösterişli tatiller… Bunların hiçbiri bireyin iç huzurunu garanti etmiyor. ABD'de yapılan araştırmalara göre, en yüksek gelir seviyesine sahip bireylerin depresyon ve anksiyete oranları, düşük gelirli gruplardan daha fazla. Birçok milyarder, servetlerini artırırken yalnızlaşmış, aile ilişkilerini yitirmiş ya da anlam krizine sürüklenmiş durumdadır. Steve Jobs’ın son sözleri bu durumu özetler nitelikteydi: “Servetle mutlu olunmuyor. Hayatta en değerli şey, sevgiyle inşa edilen dostluklar ve hatıralardır.”

Peki, modern insan bu dengeyi nasıl sağlayabilir?
Öncelikle, ekonomik özgürlüğü hedeflerken, manevi değerleri ikinci plana atmamak gerekiyor. Kendi kazancını helal ve adil yollarla elde etmek, bir yandan da paylaşmayı ve toplum yararına kullanmayı unutmamak gerekir. Bugün, sosyal yardımlaşma projeleriyle ekonomik olarak güçlü bireylerin topluma katkı sunduğunu görebiliyoruz. Bill Gates’in servetinin büyük bir kısmını bağışlaması, Türkiye’de birçok hayırsever iş insanının eğitime ve sağlığa destek vermesi, ekonomik gücün manevi doyumla birleştiğinde nasıl bir fayda sağladığını gösteriyor.
Özetle, finansal özgürlük bireyin yaşam kalitesini artıran önemli bir unsur olabilir; ancak ruhu doyurmayan bir servet, sahibine sadece yük olmaktan öteye gidemez. Manevi özgürlüğü kazanmadan, ekonomik özgürlüğün anlamı yoktur. Çünkü insan, yalnızca maddi varlığıyla değil, vicdanı ve ruhuyla da insandır.

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *