
Yeni gerçeklik

Şöyle başlayalım. Avrupa'da dramatik bir haftaydı. Artık Avrupa ve Amerika'nın yollarını ayırdığına dair hiçbir şüphe kalmadı sanırım. Transatlantik ilişkinin ölümüne dair işaretler aslında önceden konuşuluyordu ancak Münih‘teki Güvenlik Konferansı'nda nihayet sona erdi. Sona erdiren tek bir konu değil, görünüşe göre her konu. NATO'dan Ukrayna'ya, iklimden ticarete, teknoloji düzenlemelerinden Çin'e kadar pek çok konu.
* * * *
Münih’teki Güvenlik Konferansı'nda bir araya gelen Avrupa diplomatik ve askeri elitinin yüzlerce temsilcisi, sarsılmış, endişeli, belki de isyankar bir şekilde konferanstan ayrıldılar. , Alman meslektaşım ‘Münih‘ten dünyayı sarsan üç gün yaşamış oldukları izlenimiyle ayrıldılar‘ diyordu. Finlandiya Cumhurbaşkanı Alexander Stubb, bu duyguyu Lenin'e atıfla özetlemeye çalışmış: ‘Hiçbir şeyin olmadığı on yıllar vardır ve on yılların yaşandığı haftalar vardır‘ demiş.
* * * *
İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana uluslararası sistemin sarsılmaz bir direği olan transatlantik ilişki dünyası birdenbire parçalanmış olarak görünüyor. Aslında birdenbire sıfatı ne kadar yerine bilmiyorum. John Lennon’un söylediği bir şarkı vardı. ‘Nobody told me there'd be days like these‘ (Kimse bana böyle günlerin olacağını söylememişti) Herşey Lennon’un söylediği gibi değildi. Aslında böyle günlerin yaşanma ihtimali uzun bir süreden beri vardı halbuki.
* * * *
Ukrayna konusu örneğin. Trump, Putin ile görüştüğü duyurusuyla Avrupalıları hazırlıksız yakaladı. Aslında daha seçim kampanyası sırasında bunu yapacağını söylediği ancak dikkate alınmadığı hatırlatılıyor her yerde. Trump'ın Ukrayna özel temsilcisi Keith Kellogg, üstelik üst düzey barış görüşmelerine de dahil edilmeyeceklerini söyleyince Avrupalılar iyice dehşete düştü. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un deyimiyle Trump’un dışarıdan verdiği bir ‘elektrik şoku‘ Avrupa’yı yeni bir gerçekliğe itti.
* * * *
Takip edenler biliyor. Şokta olan Avrupa liderleri acil bir zirve için Paris'te toplandı. Çünkü Avrupa‘nın küresel meselelerde aktif bir güç olarak hayatta kalıp kalmayacağı açık bir soruydu artık. Avrupa‘nın şimdi yeni bir Amerikan sonrası çağın başlangıcına bakması gerektiği varsayılıyor. İşler daha da mı kötüye gidecek? Bilinmiyor. Ama bir şey de açık: Geçtiğimiz otuz yılın nispeten sakin dünyasına geri dönülmesi pek mümkün değil. Avrupa, Trump'ın ABD'siyle nasıl başa çıkacak? O da bilinmiyor.
* * * *
Sürekli tekrarlanan soru şu; ‘Peki bu çığır açıcı dönüm noktası Avrupa için, Almanya için ne anlama geliyor? Alman Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesi yorumunda, ‘Avrupa'nın, büyük biradere ve dünya polisine güvendiği zamanlar sona erdi. Evet, kasabada "yeni bir şerif" var. Ama artık o bir kanun adamı değil. Suçlularla da anlaşmalar yapıyor.‘ diyor. ‘Üstelik artık Amerikan nükleer şemsiyesinin inandırıcı olmadığı bir durumdayız‘ diye ekliyor.
* * * *
Aslında bu tartışmaların ardında acımasız bir gerçek var bence. Bu gerçeği de Alman Süddeutsche Zeitung gazetesi işaret ediyor. Şöyle yazıyor; Amerika'nın liderlik rolünü Avrupa’da üstlenebilecek ne bir lider ülke var, ne de toplumun dış kesimlerindeki merkezkaç kuvvetleri durdurulabiliyor. Pazartesi günü Paris'te gerçekleşen toplantı bunu zaten ortaya koydu. ABD'nin elindeki siyasi, askeri kıskaç olmazsa Avrupa dağılır‘
* * * *
John Lennon şarkısında, " Herkes koşuyor ve kimse hareket etmiyor" diyor. Bence bu, şu anki Avrupa modunu gayet iyi anlatıyor. Gerçekten tuhaf günlerden geçiyoruz. İngiliz The Guardian gazetesi de ‘Avrupa, ABD ve Rusya'nın daha büyük oyununda sadece bir piyon mu olacak? Dünyanın geri kalanı için Ukrayna'daki savaşın sona ermesi ne anlama gelecek?‘ diyor. Bunlar önemli sorular.