Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Parçalı bulutlu
10°
Ara

Adnan Dalgakıran’dan hayat dersleri

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Adnan Dalgakıran’dan hayat dersleri

Duruşu, fikirleri, bakış açısı, farklı olması, müthiş bir zekaya sahip olması diye saysam bu uzar da gider… Ne dersem diyeyim sevgili Adnan Dalgakıran’ı tarif edebilmem asla mümkün değil. Çünkü o, tarif edilemeyecek kadar inanılmaz bir insan! 

Perşembe pazarında iş hayatına başlayan Adnan Dalgakıran, şu an dünyanın en iyilerinden biri olmaya aday. Kendisiyle yaptığımız programı bu haftaki köşe yazıma taşımak istedim. Yazıyı okumayı tamamladıkça bir şeyler üzerinde düşüneceğinizden eminim. Öyle bir konuşuyor ki üzerinde düşünmeniz gerekiyor ve o konuştukça siz daha fazla dinlemek istiyorsunuz…

Adnan Dalgakıran iş hayatına başladığı Perşembe Pazarı’nı şöyle anlatıyor: “Perşembe Pazarı dediğimiz zaman çoğu insan bilmeyecektir, bu yüzden orayı Türk sanayisinin ve Türk ticaretinin ilk geliştiği yer olarak tanımlayabiliriz. Ermeni, Yahudi, Rum, Alevi, Sünni, Kürt yani kısaca herkesin bir arada olduğu bir dönem ve 10-20 metrekare küçük küçük atölyelerin varlığını sürdürdüğü çok kültürlü bir yer. Orası sadece iş yapmayı öğretme yeri değil; aynı zamanda çok kültürlülüğün var olduğu, insanın düşünce dünyasını zenginleştiren, farklılaştıran ve bakış açısını, ufkunu genişleten bir yer. Bu yüzden orası benim için büyük bir şanstı.”

Kolay zordur, zor kolaydır 

Bir Adnan Dalgakıran mottosuyla kendisinin anlatımlarına devam ediyoruz: “Bir dünya şirketi olma yolculuğu da bunun üzerine kurulu. Biz ne konuşacağız da bizi dinleyecekler diğerlerinden farklı olarak? Her noktası budur hayatın. Bir şey anlatmak istiyorsanız, bir şeyi başarmak istiyorsanız mutlak o konuyla ilgili farklı olanı yapmalısınız. Hele vasat bir şey başarmak istiyorsanız, aslında o daha zor. Neden biliyor musunuz? Çünkü daha çok insan onu başarmak istiyor. Kolay gibi görünüyor, dolayısıyla da ‘kolay zordur, zor kolaydır’ diye benim bir mottom var. İşin gizli öznesi de sürekli herkesten farklı olanı ortaya koyma çabası, çalışkanlık ve aynı zamanda da kibre ve egoya yer vermeden sürekli karşındakinden bir şeyler alabileceğin ortamların içerisinde olma çabası.”

Güven çok büyük bir sermayedir

Adnan Dalgakıran’ın iş hayatında yükselmesinin ilk basamağı belki de ‘güven’ konusundan geçiyor. Güvenin önemini de şu sözlerle vurguluyor: “Güven her şey için çok önemli, yani bir ülkenin gelişmesi için de, bir insanın gelişmesi için de, doğru ilişkiler kurabilmesi için de güven çok önemli. Rahmetli babamın küçük bir atölyesi vardı. Atölyenin başına geçince dedim ki: ‘Biraz da sermaye ver’ Şöyle cevap verdi: ‘Ben sana öyle bir sermaye verdim ki sen farkında değilsin’ Ne olduğunu sormam üzerine dedi ki: ‘Herkes bana güvenir. Sen de bu güveni doğru kullan’. Doğruydu… Güven çok büyük bir sermayedir.”

Yaşanılan olumsuz şeyler, o an için 

insanlara trajedi olarak görünür

Bazen bazı konulara çok fazla kafa yoruyoruz ya hani içinde boğuluyoruz kimi zaman, işte böyle durumlara Adnan Dalgakıran’dan ilaç gibi gelecek yorumlar: “Pek çok yaşadığımız olumsuz şey o an için insanlara trajedi olarak görünür. Hayatta geçmeyen kalıcı bir kötülük, olumsuzluk veya iyilik yoktur. Hayat böyle akan bir şeydir ve sizin hayata nasıl bir anlam verdiğiniz ile ilgilidir. Benim hayatta çok fazla kurallarım yoktur, yani çok çok azdır. Bu az olanların başında da başka bir insana ve başka bir canlıya zarar vermemek gibi durumlar vardır. Çok fazla kuralım yok, çünkü beni ilgilendiren şeylerdir doğrularım ve yanlışlarım. Toplumsal şeylerin kaygısı içinde değilim, yani çoğunluğun ne düşündüğü ile çok fazla ilgilenmiyorum; benim ne gördüğümle ilgileniyorum.”

Neden başarılı olmak zorundayız ki? İşte size değerli ve sıra dışı iş insanı Adnan Dalgakıran’dan farklı ve çok doğru bir bakış açısı: “Bazen başarısızlıklara uğrayabilirsiniz. Ama topluma ve gençlere başarılı olma mecburiyeti pompalanıyor. Öyle bir mecburiyet içerisinde insanların kendisini hissetmesi çok büyük bir baskı. Başarı kime göre neye göre? Bunlar değişen kavramlar, esas olan kişinin ne istediğidir.”

Ve Adnan Dalgakıran yine muhteşem bir sözle kapanışı yapıyor: “Para bir araç mı, amaç mı? Amaç ise üzülürsünüz, ama araçsa o zaman o aracı doğru kullanmak gerekir. Para kaybedilir, kazanılır! Çok paranız var diye saygınsanız bir toplumda, o toplumda da iş yoktur sizde de iş yoktur.”

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *