Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Hafif yağmur
6°
Ara

Sivil toplumda liyakat sorunu: Herkes her şeyi yapabilir mi?

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Sivil toplumda liyakat sorunu:  Herkes her şeyi yapabilir mi?

Eskiler “medeni cesaret” derdi, bugün ise bunun yanlış anlaşıldığını görüyoruz. Medeni cesaret, herkesin her konuda fikir sahibi olması ve her işe el atması anlamına gelmez. Günümüzde sivil toplum kuruluşlarında (STK) görev almak için herhangi bir yeterlilik aranmıyor. Kimi zaman sadece “bende varım” demek, bir makam işgal etmek için yeterli oluyor. Peki, gerçekten de herkes her işi yapabilir mi?

Rakamlar ortada: Türkiye’de toplam 184.361 sivil toplum kuruluşu var. Bunların 121.720’si dernek, 5.775’i vakıf, 604’ü sendika, 3.003’ü oda ve 53.259’u kooperatif. Yani STK’ların büyük bir bölümü derneklerden oluşuyor. Ancak bu kadar çok sayıda kuruluş olmasına rağmen, toplumsal sorunlara çözüm üretme noktasında etkin bir sivil toplum var mı? Maalesef hayır.

Sorunun temelinde STK’ların niteliği yatıyor. Bir sivil toplum kuruluşunun toplum için gerçekten faydalı olabilmesi, içinde yer alan bireylerin donanımına bağlıdır. Ancak bugün birçok dernek, vakıf ya da sendika; eğitim ve uzmanlık gibi kriterleri hiçe sayarak, liyakatsiz ellerde şekilleniyor. Oysa STK yönetiminde yer almak, belirli bir eğitim düzeyine sahip olmayı gerektirir. En azından lisans düzeyinde bir eğitimi tamamlamış olmak, toplum sorunlarına daha geniş bir perspektiften bakabilmek için bir ön koşul olmalıdır.

Herkes her şeyi yapabilir mi? 

İyi bir doktor olmak için tıp fakültesi okumak gerekir. Hukuk bilmeyen biri avukat olamaz. Mühendislik eğitimi almadan köprü yapamazsınız. Peki ya toplumun sorunlarına çözüm üretmek için herhangi bir bilgi ve birikim gerekmiyor mu?

Bugün birçok STK’da yönetici konumundaki kişilerin eğitim seviyesi oldukça düşük. İlköğretim ve ortaöğretim mezunu kişilerin, büyük toplumsal meseleleri analiz edip çözüm üretebilmesi ne kadar mümkün? Kendi kişisel gelişimini tamamlamamış birinin, toplumsal gelişime katkı sunması ne kadar gerçekçi? İşin en vahim tarafı ise, bu niteliksiz yapıların, eğitimli bireylerin bu alanlara dahil olmasını da engellemesi. Bu noktada, sadece eğitimli olmak da yeterli değil. Aynı zamanda belirli bir alanda bilgi birikimine ve deneyime sahip olmak, STK yöneticiliği için temel kriterlerden biri olmalıdır. STK’ların etkin olabilmesi için, bu kuruluşları yöneten kişilerin sadece bir koltuk sahibi olmakla yetinmeyip, alanında uzman kişilerden oluşan ekiplerle birlikte çalışması gerekir.

Uzmanlaşma ve eğitim şart! 

Sivil toplum, toplumsal dengeyi sağlayan, eksikleri hatırlatan ve kamuoyu oluşturma gücüne sahip en önemli alanlardan biri. Ancak bugün, STK’larda görev almak için herhangi bir kriter yok. Oysa bu alanda çalışmak da uzmanlık gerektirir. Üniversite eğitimi, analitik düşünme becerisi kazandırır. Bir konuda uzmanlaşmak, yıllar süren birikim gerektirir.

Bu yüzden STK’larda da eğitim ve deneyim kadar, şeffaf yönetim anlayışının benimsenmesi şarttır. Yönetim süreçlerinin daha şeffaf hale gelmesi ve belirli kriterlere uygun olmayan yönetim yapılarına karşı denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi, sivil toplumun güçlenmesine katkı sağlayacaktır. Ancak en temel nokta, STK’ların yönetiminde ve karar alma süreçlerinde yer alacak kişilerin belirli bir akademik ve entelektüel altyapıya sahip olması gerektiğidir. Tıpkı meslek alanlarında olduğu gibi, sivil toplum kuruluşlarında da görev almak, seçilmek ve çalışmalar yürütmek için en az üniversite eğitimi almış bireylerin ön planda olması sağlanmalıdır. Çünkü toplumsal sorunları anlamak, analiz etmek ve çözüm üretmek, belirli bir bilgi birikimi ve eğitim gerektirir. Bu gereklilik göz ardı edildiğinde, STK’lar etkisizleşir ve yalnızca tabela kuruluşları olarak varlıklarını sürdürür.

Eğer sivil toplum gerçekten güçlü bir yapı haline gelmezse, toplumun sorunlarını çözme kapasitesi de giderek azalacaktır.

Sivil toplum, toplumun vicdanıdır. Ancak bu vicdanı temsil edecek kişilerin bilgiyle, birikimle, eğitimle donatılmış olması gerekir. Bugün STK’larda eğitimli, donanımlı ve yetkin bireylerin dışlandığını görüyoruz. Bu anlayış değişmediği sürece, STK’lar sadece tabela kuruluşu olmaktan öteye geçemeyecektir.

Özetle, herkes her şeyi yapamaz! Sivil toplumda artık liyakat zamanı gelmelidir.


 


 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *