Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Rain and snow
5°
Ara

Kritik bir seçim

YAYINLAMA:
Kritik bir seçim


Almanya’da bu kadar hararetli bir seçim kampanyası yaşanmamıştı sanki. Geçen hafta daha da hararetlendi. Seçime az bir süre kala sığınmacı politikasının bu kadar baskın olması kimseyi ciddi anlamda şaşırtmamalı. Sığınmacılar 2015 yılından bu yana seçmenlerin en çok kafasını kurcalayan konular arasında yer alıyor. Merkel'in 2015'te çoğunluğu Orta Doğu'dan olmak üzere 1 milyon sığınmacıyı kabul etme kararından sonra göç karşıtı duygular arttı.

* * * *

Göç bazen enerji, savaş ve ekonomiyle ilgili kaygıların gölgesinde kaldı ama düzensiz göç mevcut ekonomik krizle birlikte halkın en büyük endişelerinden biri olmaya devam ediyor. Son derece karmaşık anayasal iltica ve göç süreci ile sığınma başvurusunda bulunanların çokluğu büyük sorun. Açıklamalara bakılırsa 2015'ten bu yana bazen daha hızlı, bazen daha yavaş, ama nihayetinde kontrolsüz sığınmacı göçü devam etti.

* * * *

O zamandan beri, ülkeye düzensiz göçle gelenlerden toplam yaklaşık 2,7 milyon ilk kez sığınma başvurusu yapıldığı söyleniyor. Sığınmacılar ile ilgili maliyetlerin de çok büyük olduğu ileri sürülüyor. 2024’te sığınma başvurusunun azaldığı söyleniyordu ama 23 Ocak'ta konu yine hararetlendi. Ülkeyi terk etmesi istenen bir sığınmacının anaokulu grubuna saldırarak küçük bir çocuğu ve bir babayı bıçaklayarak öldürmesi tartışmayı alevlendirdi.

* * * *

Anketlere bakarsak, siyasetçiler genellikle anketlerin anlık görüntüler olduğunu söylerler. ‘Her şey seçim gününe bağlı‘ derler. Hatta Helmut Kohl, hiç inanmazdı. ‘Anketlere bakılırsa benim şansölye olmamam gerekirdi‘ derdi. Ama Almanya‘da anketler etkilidir. 7 Şubat’taki anketlerin ortalamasına göre, anamuhalefet merkez sağ ittifakı - Hristiyan Demokrat Birliği ve Bavyera'daki kardeş partisi Hristiyan Sosyal Birliği - şu anda yüzde 30 oranında.

* * * *

Aşırı sağcı populist partinin oy oranı yüzde 20, Sosyal Demokrat Parti yüzde 15, Yeşiller yüzde 14, Sol Parti yüzde 6 gözüküyor. Liberallerin ise bu kez yüzde 5 barajını aşıp meclise giremeyecekleri anlaşılıyor. Son viraja yaklaşırken durum bu. Görünen şu. Uzun yıllar Alman siyasetine hakim olan Hristiyanlar Demokratlar ve Sosyal Demokratlar için seçmen havuzu küçülmüş durumda. Aşırı sağcı, populist parti havuzdan büyük bir pay peşinde.

* * * *

Öte yandan da siyasi analizlere bakılırsa Almanya'nın bir sonraki şansölyesinin kim olacağı değil, hangi rakipleriyle birlikte hükümet edeceği sorusu önemli. Doğru bir teşhis. Çünkü anamuhalefet merkez sağ ittifakının 69 yaşındaki lideri Friedrich Merz, hayalini kurduğu Almanya şansölyesi olma yolunda ilerliyor gözüküyor. Anketlere bakılırsa bu neredeyse kesin görünüyor.

* * * *

Ancak hikaye daha yeni başlıyor, çünkü Almanya'nın siyasi sisteminin tasarımı, partilerin bir koalisyonunun neredeyse kaçınılmaz olduğu anlamına geliyor. Onun lideri olduğu ittifak, merkez sol ile aşırı sağ arasında sıkışmış durumda. Buna belki Yeşiller de ilave edilebilir. Almanya'nın geçmişi göz önüne alındığında aşırı sağcı populist parti ile koalisyon düşünülemez bir senaryo.

* * * *

2010'lar Almanya için sıklıkla 'altın çağ' olarak tanımlanıyordu. Eski Şansölye Angela Merkel, liderliği nedeniyle yaygın olarak övülüyordu. Ama daha sonra onun imajındaki çatlaklar ortaya çıktı. Yükselen enerji fiyatları, ekonomik durgunluk ve siyasi istikrarsızlık, Almanya'nın yönetim modelindeki zayıflıkları ortaya çıkardı. Financial Times gazetesi geçen hafta ‘Friedrich Merz Almanya'yı düzeltebilir mi? diye soruyordu.

* * * *

Gazete, ‘Merz kendisini Almanya'yı ekonomik kasvetten çıkarabilecek cesur bir ekonomik reformcu olarak tanıtıyor. Ancak çoğu Alman'ın alışkın olduğundan daha çatışmacı ve daha sağcı bir siyaset yaklaşımı var ama Almanlar çatışmayı sevmez, fikir birliğini severler‘ diyor. Teşhis doğru. Bence seçimin sonucu yalnızca Almanya'nın iç politikalarını değil, aynı zamanda dünya sahnesindeki rolünü de şekillendirecek. Bekleyip göreceğiz. Az bir zaman kaldı.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *