Gündeme yetişmek olanaksız
Son bir hafta yaşananlara bakarsak ülke gündeminin nedenli yapay ne denli manipülasyonlara açık olarak geliştiğini görürüz. Sondan başlayalım dilerseniz. Yani teğmenlerin hakkında verilen ihraç kararlarından. Askerlik bir öz disiplin içeren meslektir. Ast üst ilişkileri, emirler ve itaat bu işin olmazsa olmazlarıdır. Tüm bunların birleşiminden disiplinli bir ordu çıkar. Kara Harp Okulunu anlamlı kılan ise bu okuldan mezun olan en büyük Harbiyeli Gazi Mustafa Kemal Atatürk'tür. Her yıl yinelenen törenlerde ulu önderin okul numarası olan 1283 okunduğunda genç subaylar “içimizde!” derler. Buradan da bir başka noktaya geçelim. Sonda yineleyeceğimi başta söyleyeyim. "Her kim ki Türk’e, Atatürk’e düşmandır, biliniz ki onlar Malazgirt’te İstanbul’un fethinde, Çanakkale’de, İstiklal harbinde mağlup ettiklerimizin Anadolu’da kalmış tohumlarıdır.” 23 yıllık AKP iktidarının sonunda geldiğimiz nokta şu; Özlem Zengin’in yeğeniyiz diyenler Cumhuriyet Savcısı olurken, Mustafa Kemal’in askeriyiz diyenler TSK’dan ihraç ediliyor.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, İstanbul'a gelerek 13 Mart 1899'da Harp Okulundaki eğitimine 1283 apolet numarası ile başladı.O günden bu yana 126 yıl geçti. “En büyük Harbiyeli Gazi Mustafa Kemal Atatürk: 1283 içimizde!”
Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 126 yıl önce bir Mart ayında "1283" numarasıyla Kara Harp Okulu’na girmişti. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, Kara Harp Okuluna öğrenci olarak girişinin her yıl dönümü resmi törenle kutlanıyor. Her yıl, Kara Harp Okulunda yapılan törende, Harbiyeliler Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü anıyor.
Atatürk, 13 Mart 1899 tarihinde 1283 apolet numarası ile Harbiye’ye girdi. Atatürk’ün Kara Harp Okulu’na girişi her yıl 13 Mart’ta törenle kutlanırken; “1281”, “1282” sorusuna “burada” cevabı verilir. Ancak “1283” sorulduğunda bütün Harbiyeliler hep bir ağızdan “İçimizde!” şeklinde yanıt verir. Günümüzde Harbiye’de öğrencilere 1283 yaka numarası verilmez.
Geleneksel yoklama!
Geleneksel yoklamanın yerine getirildiği törenlerde, sıra Atatürk’ün öğrencilik dönemindeki numarası 1283’e geldiğinde tüm Harbiyeliler geleneklere uygun olarak ayağa kalkarak “İçimizde!” demektedir. Harbiyeliler hep bir ağızdan, “Atatürk’ün ilke ve inkılapları ışığında mensubu olmaktan gurur duyduğumuz yüce Türk milleti için canımızı feda etmeye daima hazırız” sözünü yineler.
Mustafa Kemal Atatürk 1898’de Manastır Askerî İdadisini bitirmesinin akabinde, 1899’da Pangaltı’daki Harbiye Mektebinde yüksek öğrenimine devam etmek üzere İstanbul’a gelir. Kara Harp Okuluna girişi (duhulü) 1 Mart 1315 / 13 Mart 1899, Apolet Numarası 1283 olan Mustafa Kemal Atatürk, buradaki “1315 Duhullülere Mahsus Künye Defteri”ne “Selanik’te Koca Kasım Paşa Mahalleli Gümrük Memurlarından müteveffa Ali Rıza Efendi’nin mahdumu uzun boylu, beyaz benizli Mustafa Kemal Efendi Selanik 96” olarak kaydedilmiştir. Okula başladıktan 2 ay sonra sınıf çavuşu olan Mustafa Kemal Atatürk, burada Ali Fuat Cebesoy ve Asım Gündüz’le tanışır. Atatürk, 3. Sınıfta 459 öğrenci arasından 8. olarak dereceye girmiş ve kurmaylığa hak kazanmıştır. Sicil numarası 1317-P.8(1901-P.8) olan Mustafa Kemal, 11 Ocak 1905’te üç yıllık notlarının toplamına göre akademiyi iyi bir derece ile bitirmiştir.
Mustafa Kemal'in askerleriyiz!
1899'dan bu yana bu oklun ve diğer asker yetiştiren okulların tümünde edilen yeminlere ve atılan sloganlarda Atatürk damgası vardır ki bunların en önemlisi de "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" dir. Son senelere kadar pek kimseyi rahatsız etmeyen bu slogan belirli çevreleri nedense ürkütmüştür ki nerede ise bu slogan “Yasak” haline dönüştürülmeye çalışılmıştır Halen de bu çabalar sürmektedir. Ne acıdır ki o asker ocağında Mustafa Kemal Atatürk'ün öğretileri ile yetişen çakı gibi Harbiyelilere "Mustafa Kemalin askerleriyiz" dedirtmemeye çalışan bir siyasi iktidarla karşı Karşı karşıyayız.. Bundan rahatsız olanın ne bileyim yani nasıl bir ruh hali içindedir durumunu da ayrıca değerlendirmek gerekir sanıyorum. Son kararla orduyla ilişkileri kesilen 5 teğmenin dünde yanlarındaydık bugünde yarında onlarla beraber olmaya devam edeceğiz ve hep bir ağızdan "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" demeye devam edeceğiz. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.Baskılara rağmen olumsuz kanaat vermediği için ihraç edilen Teğmenlerin amirleri : Alay Komutan Vekili Albay Alper Topsakal.Tabur Komutanı Yarbay Halit Türkoğlu. Bölük Komutanı Binbaşı Murat Öztürk. Türk ordusuna komutan olmak rütbe değil, yürek ister.Yüreğimizdesiniz…
Bu konuda Erol Mütercimler: “Teğmenini teslim edene komutan denme!” diyerek Milli Savunma Bakanlığı aarıklı amirale sahip çıktı da 5 kahraman teğmenine sahip çıkamadı ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nden atılma kararı verdi. Sorumlular derhal istifa etmeli...
Deniz Zeyrek'e bu konda çok net "Yaşar Güler bu gece yastığa başını rahat koyamayacak.Hayatı boyunca bu karar onun kabusu olacak. Rüyalarında bile o Teğmenlere hesap verecek” diyor haksız mı? Emekliliğinde nereye gitse, Mustafa Kemal'in askerlerini ihraç eden komutan bu diyecekler. Kara Harp Okulu birincisi Teğmen Ebru Eroğlu'nun sol göğsünün üzerine Komando Temel Brövesi bulunmakta. Isparta Eğirdir Dağ Komando Okulunda bu bröveyi hak edemeyen nice erkekler olmuştur! Teğmen Ebru Eroğlu’nun TSK’dan ihraç edilmesi kabul edilemez.
Eskiden; Eli kanlı, vatan haini, cuntacı FETÖ destekçileri, övgüler düzenler, boy boy resimleri olanlar, yapılan iğrençliklere- kötülüklere-hainliklere- kumpaslara-dezenformasyonlara-yalanlara- komplolara sessiz kalıp onaylayanlar ŞİMDİ hiç utanmadan, sıkılmadan ahkam kesiyor !.Keyfi adalet keyfi suç tanımı keyfi terör ve terörist tanımı, canı istediğine ihanet canı istediğine müebbet biz bunları akp döneminde gördük yaşadık , en büyük zararı adalet mekanizmasına verdiler
Her kim ki Türk’e, Atatürk’e düşmandır, biliniz ki onlar Malazgirt’te İstanbul’un fethinde, Çanakkale’de, İstiklal harbinde mağlup ettiklerimizin Anadolu’da kalmış tohumlarıdır.
TSK’dan ihraç edilen beş teğmen ve üç amiri eminim çok yetenekli ve donanımlıdır. Hem muhalif belediyelerin hem de iş dünyasının onların birikimine, emeğine ve katkısına ihtiyaçları var. Asıl mesleklerine geri dönecekleri güne kadar neden topluma katkı sunmasınlar?
Son söz: Eski Türkiye’ ile ‘Yeni Türkiye’ arasında karşılaştırma yapan vatandaş: “Eski Türkiye’de işler kötüye giderken insanlar hükümeti suçluyordu.Yeni Türkiye’de her şey kötüye gidiyor ama hükümet bizi suçluyor.