Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Rain and snow
5°
Ara

4 yılda 10 bin hekim çekip gitti!

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
4 yılda 10 bin hekim çekip gitti!

Türk Tabipleri Birliği'nin (TTB) verilerine göre; 2024 yılında 2 bin 692 hekim, yurtdışına göç için 'İyi Hal Belgesi' aldı. TTB Merkez Konsey Üyesi Nilüfer Ustael, "5 dakikada bir muayene baskısı, maaşların yetersizliği, uzun çalışma süreleri, bunların hepsi hekimlerin üzerinde ciddi baskı yaratıyor" dedi.Son dört yılda 10 binin üzerrinde hekşmimiz yurtdışına giti. Bu ayıp hepimizin
'Giderlerse gitsinler' demişti, gittiler: 2 bin 692 hekim yurt dışına göç için 'İyi Hal Belgesi' aldı
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Giderlerse gitsinler" dediği hekimlerin göçü devam ediyor. Türk Tabipleri Birliği'nin (TTB) verilerine göre; 2024 yılında yurt dışında çalışmak için 'İyi Hal Belgesi' alan hekimlerin sayısı 2 bin 692 oldu. 

Veriye ilişkin değerlendirmelerde bulunan TTB Merkez Konsey Üyesi Nilüfer Ustael, "5 dakikada bir muayene baskısı, maaşların yetersizliği, sosyal hayatta yoksulluk nedeniyle üstlerindeki baskı, uzun çalışma süreleri, bunların hepsi hekimlerin üzerinde ciddi baskı yaratıyor" dedi.

Verilere göre; hekim göçü 2020 yılından bu yana artarak devam ediyor. TTB verilerine göre yıllar içinde göç etmek için 'İyi Hal Belgesi' alan hekimlerin sayısı şöyle: 
2020 - 931 hekim
2021 - bin 405 hekim
2022 - 2 bin 685 hekim
2023 - 3 bin 25 hekim
2024 - 2 bin 692 hekim 
Geçen seneye oranla 2024’te 'İyi Hal Belgesi' alan hekim sayısında yaşanan düşüşün hekimlerin yurt dışına gitmekten vazgeçtiği anlamına gelmediğini belirten Türk Tabipleri Birliği Merkez Konsey Üyesi Nilüfer Ustael, bu durumun Avrupa ülkelerindeki vize uygulamasından kaynaklandığını söyledi.

Sağlıkta sağlıksızlık 

Hasta, hoca, akran mobbingi, mesleğin değersizleşmesiyle birlikte kendini değersiz hissetme, meslekten ve ülkeden uzaklaşma ihtiyacı doğuruyor. Bunun dışında tıp fakültesi bittiğinde mecbur hizmetimiz var, o koşullar eskisi gibi değil gittikçe zorlaşıyor. Bu ülkede eskiden uygulanan hukuk ve özlük hakları gittikçe kaybediliyor. Mecbur hizmet sırasındaki geçici görevler, erkek hekimler için 2 gün öncesinden bildirilip uygulanan sınır dışı görevler, mecbur hizmete gitmemek veya istifa etmek yönünde hareket etmelerini sağlıyor. Bu da hekimlik üzerinde ciddi bir baskı. Bir de TUS gibi dünyanın en ağır sınavlarından biri var fakat bu sınavın da kendine göre bir standart çizgisi yok. Kadrolar bazen iki kat artıyor bazen de iki kat azalıyor. Aynı şekilde bir kliniğin bir dönem 20 asistanı oluyor, bir sonraki dönem 10 asistanı oluyor. Oradaki iş gücü ve eğitimde de standardizasyon sağlanmıyor. Asistan hekim kamu hizmeti veren bir hekimdir, 5 dakikada bir muayene baskısı, maaşların yetersizliği, sosyal hayatta yoksulluk nedeniyle üstlerindeki baskı, uzun çalışma süreleri, bunların hepsi hekimlerin üzerinde ciddi baskı yaratıyor.

Sağlıkta dönüşüm adı altında Türkiye’de gerçekleştirilen pek çok sistemsel değişiklikten alanda çalışan hekimler, hemşireler, ebeler, sağlık çalışanları kadar yurttaşlar da etkileniyor. 
Sistemsel sorunlar hastalıklarla mücadele konusunda da zorluklara neden olabiliyor. Fikir Gazetesi 47’nci sayısındaki ‘Hastalıklar arttı mı? Daha mı çok hastalanıyoruz?’ konusunda hastaların yaşadıkları sorunlara yöneldi. 

Hasta ve Engelliler İle Yakınları Hakları Derneği (HEYAD) Genel Başkanı Hüseyin Ayhan, Türkiye’de büyük şehirler başta olmak üzere ilçeler ve köylerdeki yurttaşların da hastalandıklarında sağlık hizmetine erişim noktasında yaşadıkları zorluklar, engelli bireylerin sağlık hizmetlerine erişimdeki son durum, evde bakım hizmeti alan yurttaşların ne gibi aksaklıklarla karşılaştıkları, muayene sonrası ilaca erişimde yurttaşların ekonomik açıdan başvurdukları yöntemlere kadar hepsi hakkında bilgi verdi.

Hastalanmaya korkuyoruz

Ekonomik kriz nedeniyle derin yoksulluğun arttığı günümüzde köylerde yaşayan, emekli, çiftçilikle uğraşan kişilerin üç aylık SGK prim borçlarını ödeyememekten ötürü ne hastaneye gidebildiklerini gitseler bile ilaçlarını alamayacak duruma geldiklerini, hastalanmaya korkar hale gelindiğini söyleyen HEYAD Başkanı Ayhan, “Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından başlatılan tasarruf tedbirleri kapsamında yeşil kart alma koşulları da daraltıldı. Başvurular arttı ama alan kişi sayısı azaldı. Engelliler, kronik rahatsızlığı olan hastalar ve sosyo-ekonomik açısından düşük gelirli olanları vuran tedbirler alındı. Birçok kişinin evde bakım ve engelli maaşlarını kestiler. Engelliye vergisiz araba alma hakkı tanıyor ama araba alanın maaşını kesiyor. Bir hak vermişsin onu kullandı diye maaşını kesiyorsun. Bu noktada da büyük mağduriyetler yaşanıyor” diyor.

Eczaneler veresiye defteri tutuyor

Yoksulluk ve hastalık arasındaki ilişki noktasında vatandaşın hastalanınca iyileşmek için ilaca erişemediğini, eczanelere borçlandıklarının altını çizen Ayhan, “Eczaneler bakkal gibi veresiye defteri tutmaya başladılar. Eczaneden ilaç alamayanlar çevrelerinden ilaç temin ediyor. Biz dernek olarak bize getirilen ilaçları aile hekimliklerine iletiyoruz. Aile hekimleri bu ilaçları ihtiyaç sahiplerine kontrol edip veriyorlar.” diyor.Pandemiden sonra hayatımız, hastalanma, hastalık süreleri, hastalıklarla mücadele gibi konuların tamamen değiştiğini söyleyen Hüseyin Ayhan, “COVID-19 Pandemisinden sonra hayatımız tamamen değişti. Zaman bile kısaldı zamanla yarışıyoruz sanki. Kayıplarımız oldu travmalar yaşadık. Hayat şimdi su gibi akıp geçiyor. Hastalıkların arttığı yeni hastalıkların ortaya çıktığı aşikar… Önceden bir grip oluyorduk bir haftada atlatıyorduk şimdi aynı hastalığı bir ay gibi bir süre atlatmak için çaba harcıyoruz. Öksürük üç aya kadar devam ediyor. Yeni çıkan hastalıklar bu şekilde deniliyor. Ne oldu neden böyle olduk sorusuna yanıt bulamıyoruz. Yaptığımız toplantılarda hekimlerden de net bir yanıt alamıyoruz. Pandemi ile sanki hastalıkların iyileşme süresi de değişti gibi geliyor.” diyor. 

Sağlık sistemi çökmüş vaziyette

Hastalıkların görülme sıklığı da değişti, yaşa göre de değişti kanaatini dile getiren Ayhan, “Ülkemizde sağlık sistemi gerçekten çökmüş durumdadır. Özel hastanelerden sağlık hizmeti almak imkansız hale geldi. Yenidoğan çetesi gibi oluşumların özel hastanelerde bu işleri gerçekleştirmeleri büyük bir güvensizlik oluşturdu. Bakanların hastanelerinde de bu olayların yaşanması konunun adli süreçlerde de çözümsüzlükle sonuçlanmasına neden oluyor. Bun durum sağlık sisteminin çöktüğünün en çarpıcı örneğidir.” diyerek değerlendirmelerde bulunuyor. 

Aile Hekimliği sistemini istemiyoruz

Aile hekimliği sistemine vatandaşların da karşı olduklarını, sağlık ocağı dönemini arar hale geldiklerinin altını çizen Hüseyin Ayhan şunları ifade ediyor: “Şu andaki aile hekimliği performansa dayalı bir sistem ve büyük sorunlara neden oluyor. Hekim ne kadar çok hasta bakarsa o kadar ücret alıyor bu da sistemde hastayı müşteri durumuna sokuyor. Sağlık ocaklarından, aile hekimliği sistemine geçişle sağlık birinci basamaktan itibaren çöktü. Hekimler eylemlilik sürecindeler ve sürekli bir grev durumu söz konusu. Doktor istifaları var. Hizmette yavaşlama oldu. Hekimler de haklarını almak istiyorlar grev yapıyorlar anlıyoruz mağduriyeti biz de hastalar olarak yaşıyoruz ama Sağlık Bakanlığı bur duruma son vermiyor, çözüm sunmuyor.” 

Hastanelerde de durum aynı!

Hastanelerde de durumun aile hekimliklerinden farksız olduğunu belirten Ayhan, “Antalya Kepez ölçeğinde devlet hastanesinde günlük bir poliklinikte 120-130 hastaya bakıldığı verisini biliyoruz. Bunu dakikaya vursanız 5 dakika bile etmiyor. Hastanın içeri girmesi ve çıkması bir diyebiliriz. Bu sürede doktor, hastayı nasıl muayene edebilir, hastaya neyin var diye sorabilir mi? Ne kadar çok hasta o kadar çok ücret sistemi nedeniyle doktorlar da sekreterler aracılığıyla hastanın sistemdeki bilgilerini alarak, bir-iki soru sorarak ilaçları düzenleyip muayeneyi sonlandırıyorlar. Hekim arkadaşlar bu çökmüş sağlık sistemi yüzünden sadece günde ne kadar çok hasta bakabileceklerini düşünüyorlar.” şeklinde konuşuyor. 

Vatandaş her şeyin farkında!

Cildiye, göğüs, endokrin gibi yan dallara randevu alınamadığından yakınan Hüseyin Ayhan, yandallara daha sık randevu verildiğine işaret ederken Antalya çevresinde gerçekleştirdikleri bir araştırmadan bahsederek, 6 bin kişiye HEYAD olarak ulaştıklarını ve bir çalışma gerçekleştirdiklerini ifade ediyor. 

Ulaştıkları vatandaşlara kamu kurumlarından aldıkları hizmetler ve yaşadıkları sorunları sorduklarını söyleyen Ayhan şu bilgileri paylaşıyor: “Araştırmamızda; kaymakamlıklar noktasında; yeşil karta müraacat, 65 yaş aylıklarına başvuru, engelli aylıkları noktasında yaşanan sıkıntılar, sosyal hizmetlerden emeklilik konusunda sorunlar, yerel yönetimlerden de evde bakım hizmetlerinin geliştirilmesi talebi, sosyal hizmetler, gıda yardımları noktasındaki konular öne çıktı. Sağlık noktasında ise sağlık ocağı sistemine geriş dönüş talebi ortaya çıktı. Aile hekimliği sisteminin halk tarafından da kabul görmediğini gördük. Eskiye dönüş talebi dile getirildi. Şimdi sağlığı da ticarethaneye dönüştürdüler. Birisi müşteri diğeri de Sağlık Bakanlığı adına çalışan biri. Vatandaşlar bunların farkında. Evde sağlık hizmetleri noktasında da belirtilen sıkıntılar var. Evde sağlık sisteminde eve gelen hekim rapor yazma yetkim yok diyor. Yatalak bir hasta nasıl hastaneye götürülür. Bu en büyük sorun.

Engelli hastalar daha mağdur!

Engelli hastalar açısından da ciddi sorunların yaşandığını belirten Ayhan, hastane randevusu alırken, 182’de engelli yurttaşlara özel bir ayrıcalık tanınması taleplerinin ön plana çıktığını ifade ederek şunları kaydediyor: “Sistemde engellilere bir öncelik tanınmıyor. Bu yapılmalı. Engellilerin en çok mağdur oldukları şeylerden biri de vergi indirimi yasası orada çok mağdur olacaklar.

Belediyelerden engelsiz araçların artırılması talepleri var. Engelli yurttaşlarımız hastanelere ulaşım konusunda çok büyük sıkıntılar yaşıyor. Şehir içi otobüsler de özellikle yağışlı havalarda engellileri almadan geçip gidebiliyor. O şöforde o esnada engelliyi araca bindirecek koşullara sahip olamıyor. Hastanelerin evde bakımlarını aradığımızda da bize yatalak hasta olması şartı konuyor. Tekerlekli sandalye ile gelene hizmet vermem diyor. Yağmurda çamurda evden çıkamayan engelli sağlık hizmetinden faydalanamıyor. Ören yerlerini engellilere ücretsiz yapmışlar ama engelli rampaları olmayan kafeler yapıyorlar. Buralara engelliler gidemiyor. 3 Aralık’ta yöneticiler engellilerle fotoğraflar çekiliyorlar tek yaptıkları budur. Başka bir şey değildir. Engelli girişi ücretsiz yerlere engellilerin erişimi yok çünkü yol yok!”

Kamuya ortak akıl çağrısı

Öncelikli taleplerinin bu sorunların çözülmesi için ortak akılla hareket edilmesi ve Türk Tabipleri Birliği, Türkiye Barolar Birliği gibi meslek odalarını da işin içine dahil ederek bir çalıştay olduğunu belirten Ayhan, hastalar ve engelliler noktasında da kendileri gibi derneklerin de sürece dahil edilmesini istiyor. Ve şunları ekliyor: “Bir çalıştay yapılsın sorunlar tespit edilsin ve çözüme gidilen yol belirlensin istiyoruz. Bizden bu anlamda ne istenirse biz hazırlamaya hazırız. En elzem çözülmesi gereken konu sağlık sistemindeki sorunlar konusudur.”

Daha çok hastalanıyoruz ama niçin?

Son yıllarda dünya genelinde hastalıkların artışı ve çeşitlenmesi üzerine yapılan araştırmalar, insan sağlığını tehdit eden yeni risklerin ortaya çıktığını gösteriyor. Küresel ısınma, iklim krizi, savaşlar, bölgesel kuraklık, kıtlık, çevre kirliliği, yoğun kentleşme ve stresli yaşam koşulları, hem bulaşıcı hem de kronik hastalıkların yayılmasını hızlandırıyor. 

Özellikle COVID-19 gibi insanların sağlık sistemlerini zorlamış pandemi ölçeğindeki hastalıklar, bireylerin bağışıklık sistemine olan etkilerini tartışmaya açıyor. Bunun yanında obezite, diyabet ve kalp hastalıkları gibi yaşam tarzına bağlı kronikleşmiş rahatsızlıklar, güvencesiz, düşük ücretli, yoğun çalışma hayatının da bir bedeli olarak giderek yaygınlaşıyor. Çalışma acısı hastalığı diye bir hastalık da böylece ortaya çıkıyor. Ve hastalıklar üzerinde göz ardı edilmeyen bir diğer gerçek de yoksulluk! 

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Esin Davutoğlu Şenol dünya genelinde sağlık sistemlerinin erişilebilirlik noktasında sorunlu olduğuna işaret ederek, Türkiye’nin sağlık politikalarındaki yanlışlıklara dikkat çekiyor. COVID-19 pandemisinden kimsenin ders almadığının altını çizen Şenol, daha çok hastalanmamızın bir nedeninin de hastalıklardan korunamadığımız bir sistemin içerisinde bulunmamızdan kaynaklı olduğunu söylüyor.
 

Pandemiden ders alınmadı!

Sağlık sisteminin ne kadar kötü olduğunu COVİD-19 Pandemi’sinin gösterdiğini belirten Şenol, “Pandeminin bize gösterdiği resme rağmen, bütün ülke yönetimleri o resme baka baka çok daha derinleştiren sorunlara imza atıyorlar.” diyor. ‘Pandemiden bir ders alındı mı?’ sorumuza ise şöyle yanıt veriyor: “Asla alınmadı. ABD’de Kaliforniya eyaletindeki yangında da gördüğümüz yaşanan durumun tümüyle iklim krizinden değil, iklim krizine karşı alınmayan önlemlerden, o kadar kritik bir bölgenin tümüyle korunmasız bırakılmasından ve yangını söndürme konusundaki beceriksizlikten kaynaklandığını söylemek mümkün. Ve şimdi göz göre göre gelen birkaç tane salgın olasılığı var.” 

 


 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *