Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Rain and snow
5°
Ara

Kozanoğlu'nun içsel yolculuğu

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Kozanoğlu'nun içsel yolculuğu

Yasemin Kozanoğlu, İbiza’da başlayan içsel yolculuğunu ve sanatını keşfetme sürecini “All Stars” albümüyle taçlandırarak müzik dünyasında sağlam bir yer edindi. Albüm, Kozanoğlu’nun müzik kariyerinde önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilirken, aynı zamanda kişisel dönüşümünü ve yaratıcı enerjisini güçlü bir şekilde dinleyicilere yansıttığı projelerden biri oldu. Yani anlayacağınız, bir zamanlar modellik, oyunculuk ve DJ’lik arasında mekik dokuyan Yasemin, sonunda “şu işe el atayım da kendi albümümü çıkarayım” demiş ve “All Stars” ile müzik dünyasında da boy göstermeye başlamış.

İbiza’nın güneşi altında geçen yıllar, Yasemin’i yalnızca güneş kremi sürüp plajda DJ kabininde dans etmekle bırakmamış; aynı zamanda içinde yanan büyük bir müzik aşkını da alevlendirmiş. “Ben buraya DJ’lik yapmaya mı geldim, albüm çıkarmaya mı?” sorusuyla cebelleşirken, sonunda cevap çok net olmuş: Albüm çıkarmak! Tabii bu süreçte İbiza’dan dönerken biraz yanık kokusuyla dönmüş olabilir, ama daha çok hafızalarda kalan şey içindeki müzik aşkı olmuş.

“All Stars” albümü, Yasemin’in yıllardır süren içsel yolculuğunun ve müzikal keşiflerinin en büyük kanıtı. Kendi müzik tarzını ve hikayesini yansıttığı bu albümde, eski model Yasemin’in, DJ Yasemin’den daha fazlasını yapabileceği ortaya çıkmış. Yani modellik ve DJ’lik yetmiyor, bir de şarkı söyleyip albüm yapıyorsun! Kısacası, Yasemin’in yaptığı bu ‘çoklu sanatçı’ yetenekleriyle, sıradan insanlar gibi birkaç işi aynı anda yapmaktan çok daha fazlasını başardığına şüphe yok.

“All Stars” albümü, Yasemin’in müzik kariyerinde sağlam bir temele dönüşürken, aynı zamanda onun İbiza’daki içsel yolculuğunu ve yaratıcı vizyonunu da açıkça gösteriyor. Albüm, hayranlarına her ne kadar sekiz şarkıyla yola çıksa da, “3 ay içinde geri kalan 8 şarkı da müzikseverle buluşacak” diyerek ortalığı şenlendiriyor. Yasemin, herhalde “neden daha hızlı bitiremiyorum?” diyerek işlerini biraz da mizahi bir şekilde sıkıştırıyordur. Gerçekten de, sekiz şarkıyı üç ayda “bulutların arkasından” dinleyicilere ulaştırmayı planlamak, birkaç DJ setiyle denizden biraz soluklanmayı hatırlatsa da, sonuçta dinleyicileri uzun süre bekletmemeyi istemiş gibi görünüyor.

Sonuç olarak, Yasemin Kozanoğlu, İbiza’da başlayan yolculuğunu ve müzikle kurduğu derin bağı “All Stars” albümüyle tamamlayarak, kendi hikayesini ve müzikal vizyonunu dinleyicilere taşımış. Yani artık bir değil, üç alanda başarılı olan bir sanatçı olarak anılabilir. Tabii ki, “model oyuncu DJ Yasemin” artık sadece birkaç ekrandan ve kabinden gelen kişi olmaktan çıkıp, müziğin içinden gelmiş gerçek bir yıldız haline geldi. Ama sanırım en büyük yeteneği, her şarkıyı 3 ayda bitirebilmek olmuş! Keşke biz de hayatımızda bu kadar hızlı üretim yapabilsek… Ama belki de biraz sabır ve daha fazla dondurma yeme zamanı.

BREZİLYA’YI SALLADI!

Türk dizilerinin Latin Amerika’daki popülaritesi, Brezilya’da bir kez daha kanıtlandı! Sadakatsiz dizisindeki performansıyla büyük hayran kitlesi kazanan Cansu Dere, Türk Hava Yolları’nın yeni uçuşu için gittiği São Paulo’da hayranlarının yoğun ilgisiyle karşılaştı.

Havalimanında adeta izdihama neden olan Cansu Dere’yi gören Brezilyalı hayranlar, “Sadakatsiz’in Asya’sı mı bu? Aman Tanrım!” nidalarıyla sıraya girdi. Hayranlar, oyuncuyla selfie çekip Ali Arsan’ın yazdığı Zeynep kitabını imzalatmak için resmen yarıştı.

Cansu Dere ise sakinliğiyle göz doldurdu: “Brezilya mı sıcak, siz mi? Karar veremedim.” Sadakatsiz’den sonra dinlenmeye vakit bulamayan Dere, Brezilya havasını da adeta ‘sadakatsiz’ bir şekilde çaldı!

1.75 MİLYONLA YETİNİYORUM!

Son günlerde magazin dünyasının gündemi Çağatay Ulusoy’un bölüm başı aldığı ücret… İlk olarak “3.5 milyon TL alıyor” söylentileri dolaşırken, yakışıklı oyuncu bu rakamı yalanladı. Ancak perde arkasında işler farklı. İddialara göre Ulusoy, muhasebecisiyle yapılan görüşmede, bölüm başına tam tamına 1 milyon 750 bin TL’ye imza atmış. 3.5 milyon TL’yi cebe atmıyor olabilir, ama 1.75 milyon TL de az para sayılmaz, değil mi?

Peki, Çağatay Ulusoy kimdir, bugüne kadar neler yapmıştır, kariyerinde zirveye çıktığı noktalar neler ve en büyük pişmanlıkları nedir? Gelin, birlikte keşfedelim.

Yakışıklılığın altın çağı

Çağatay Ulusoy denince akla ilk olarak genç kızların hayran bakışları ve “kusursuz yüz hatları” gelir. Ulusoy’un en yakışıklı dönemi, tartışmasız, “Adını Feriha Koydum” dizisinin popülaritesinin zirve yaptığı 2011-2012 yılları. Emir Sarrafoğlu karakteriyle kalplere taht kuran Ulusoy, o dönemde gerek saç stili gerekse karizmasıyla ekranın büyüleyici isimlerinden biri oldu. Şimdi mi? Her ne kadar sakallı ve daha “olgun” bir görünüme geçmiş olsa da hayran kitlesi büyümeye devam ediyor.

Çağatay’ın en büyük projesi

Ulusoy’un kariyerinde mihenk taşı olan projesi ise Netflix’te yayınlanan “Hakan: Muhafız” dizisi. Türkiye’nin ilk Netflix orijinal yapımı olarak dikkat çeken proje, Ulusoy’u uluslararası arenada tanınır hale getirdi. Süper kahraman konsepti ve aksiyon dolu sahneleriyle oldukça ilgi çeken yapımda, Çağatay’ın performansı övgüler aldı. Ancak dizinin biraz fazla uzatıldığı düşünülse de Ulusoy’un bu işten aldığı ücretlerin dudak uçuklatıcı olduğu kesin.

Çağatay’ın pişmanlıkları

Başarılı oyuncunun kariyerindeki en büyük pişmanlığı sorulduğunda, sık sık adı geçen bir olay var: Uyuşturucu davası. 2013 yılında patlak veren dava, Ulusoy’un kariyerine kara bir leke sürdü. O dönemde, “Bu olay beni çok yıprattı. Daha dikkatli olmalıydım.” açıklamasını yapan oyuncu, o zamandan bu yana daha profesyonel bir çizgide ilerliyor. Bir diğer pişmanlığı ise bazı hayranlarına göre, “Pek de ses getirmeyen projelere imza atmış olması.” Özellikle “Delibal” filminin beklenen etkiyi yaratmaması, kariyerinde çokça tartışılmış bir konu.

Eski Çağatay’dan bugüne

Geçmişte daha “cool” bir hava çizen Ulusoy, şu an daha sade ve samimi bir portre çiziyor. 2010’lu yıllarda daha çok romantik-dram rollerinde izlediğimiz oyuncu, son zamanlarda daha olgun ve derinlikli karakterleri tercih ediyor. Bunun yanında, son röportajlarından birinde “Artık daha seçiciyim. Beni zorlayan, meydan okuyan rolleri seviyorum.” diyerek kariyerinde bir dönüşüm sinyali verdi.

Komik bir dipnot

Gelelim işin eğlenceli kısmına: Bölüm başı 3.5 milyon TL söylentilerine cevap veren Çağatay Ulusoy’un, “O kadar da değil!” dediği anı unutmak mümkün değil. Gerçek rakam ortaya çıktığında, hayranları sosyal medyada şu yorumu yaptı: “3.5 milyon değilmiş, sadece 1.75 milyon. Ne büyük bir indirim!” Ulusoy’un kazancı hakkında dönen bu espriler, oyuncunun ciddiyetle yaptığı işin ardında magazinsel bir mizah unsuru yarattı. Sonuç olarak, Çağatay Ulusoy yalnızca kazandığı ücretle değil, oyunculuk yeteneği ve karizmasıyla da konuşulmaya devam ediyor. Belki 3.5 milyon TL almıyor, ama onun için “Türkiye’nin altın çocuğu” desek kimse itiraz etmez!

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *