Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Rain and snow
5°
Ara

Reytingde takılı kaldı

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Reytingde takılı kaldı

Holding” dizisi, ATV ekranlarında izleyicilere sunuldu, ancak maalesef reyting listelerinde zirveye ulaşmayı başaramadı. Dizi öyle bir yere düştü ki, reytingler hâlâ “holding”de. Yönetmen değişikliği, senaryo hataları derken, izleyicinin ilgisi giderek azaldı. İlk bölümde Barış Yöş yönetiminde başlanan dizi, ikinci bölümden itibaren “Burası bambaşka bir dizi, hadi bakalım!” diyerek yönetmen değişikliğine gitmiş. Sanki dizi ekibi, “Ne yapsak daha fazla ilgi çeksek?” diye düşünmüş de, birden “Strateji değiştiriyoruz!” demiş.

Ama Erdal Özyağcılar’ın performansı… Vay canına! Adamın oynadığı her sahne, izleyiciyi “Bu adamı neden Survivor’a koymadılar?” diye düşündürüyor. Ama diğer oyuncular? Evet, onlar da orada. Ama kimse onlara “Ne oynuyorsunuz?” demiyor, çünkü dizi çok fazla “kim”i ve “neden”i açıklamadan ilerliyor. İşte bu, izleyiciyi bir sonraki sahnede “Hangi karakter kimdi ya?” dedirtecek kadar karışık bir hale getiriyor.

Peki, pazarlama kısmı? Burada da biraz kaybolmuş gibiyiz. Holding’in pazarlaması, “Biraz daha mı abartalım?” demiş olabilir ama ne yazık ki, “İzleyici bu kez bir sürpriz bekliyor, baksınlar bakalım!” diye bir pazarlama stratejisi yoktu. Evet, oyuncuları tanıtıp, “Gelin bakalım, Survivor ve dizilerin birleşimi, bu dizi kesin uçacak!” desek, belki iş biraz daha patlar mıydı? Belki… Ama pazarlama ekibi “Gizli bir hazineyi saklıyoruz, baksanıza herkesin şaşıracağı bir şey yapıyoruz!” deyip, bir köşeye çekilmiş olmalı.

Reyting düşüşü gelince… Evet, biraz izleyici stratejisi hatası var. Sanki “daha fazla dram, daha fazla aksiyon” kuralını unutmuşlar. Oysa dizilerde asıl etkiyi yapan, insanlar bir şokla “Aaa, ne oluyor?” dediğinde başlıyor. Ama burada, “İki kişi birbirine bakarken dram yaratmak ne kadar zor olabilir ki?” diye düşünülmüş olabilir. Yan karakterlere yeterince yer verilmeyince, ne yazık ki, izleyiciler de “Neyin peşindeyiz?” diye sormaktan geri durmamış.

Sonuçta, “Holding” dizisi, reytingleri toparlamak için daha fazla aksiyon, dram ve biraz daha “Aaa bu neydi ya?” diyen izleyici gerektiğini fark etti. Belki yönetmen değişikliği ve strateji biraz daha netleştirilseydi, diziyi gerçekten ilgiyle izlerdik. Ama şu an için, dizinin izleyicisi “holding”de biraz kaybolmuş gibi görünüyor.

 

Prada’dan çiçekli parfüm tanıtımı

Prada, parfüm koleksiyonunun tanıtımını yapmak için sokaklara çiçek arabaları yerleştirdi. Evet, yanlış duymadınız, gerçek çiçekler ve Prada’nın parfümleri bir araya gelerek, şehirde kokular arasında bir yolculuğa çıkıyor. Çiçeklerin doğal kokusu ile markanın parfümleri eşleştiriliyor. Şehirde yürüyenler, bir yandan çiçeklerin taze kokusunu alırken, bir diğer yandan Prada’nın zarif ve sofistike parfümleriyle tanışıyor. Böylece, şehre adım attığınızda adeta bir parfüm bahçesinde yürüyormuş gibi hissediyorsunuz. Peki, bu kadar yenilikçi bir şey ülkemizde mümkün mü?

Tabii ki, sokaklarda çiçekler arasında parfüm kokusu almak çok havalı ve yüksek moda olsa da, Türkiye’de bunun bir versiyonunu görmek mümkün mü? Belki de çiçekler yerine, sokaklarda ‘Günlük Parfüm Arabası’ yerleştirsek, içinde hep aynı ‘market parfümü’ kokusu olan aromalar dağıtılsa da herkes memnun olur, kim bilir? Bu tür yaratıcı pazarlama stratejileri, ancak çok iyi bir bütçeyle yapılabilir ve sonuç olarak ülkemizde “Hadi ya, ne güzel olurdu!” demekle yetiniyoruz.

Ama şunu da unutmamak gerek, vizyon birazcık da cesaret ister. Prada, sokakları kokularla donatarak hem markasına değer katıyor hem de tüketicinin zihninde kalıcı bir iz bırakmayı başarıyor. Bizim de “Prada çiçek arabası” olmasa da, belki sokaklarda rastgele parfüm kokuları fısıldayan cihazlar yerleştirsek, buna ne dersiniz? “Görseli değil, kokuyu al, hayal et!” diyebiliriz.

Sonuçta, global markaların bu kadar yenilikçi stratejileri nasıl hayata geçirdiğine bakarken, biz de “O zaman bu çiçekleri kokusuz bırakmayalım!” diyerek, biraz da vizyonumuzu geliştirmemiz gerektiğini kabul etmeliyiz. Hangi markalar ülkemizde parfümü sadece raflarda değil, sokaklarda da hissettirebilecek kadar cesur olur, kim bilir?

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *