DEM Parti Eş Genel Başkanı Hatimoğulları partisinin grup toplantısında, Türkiye ve dünyadaki gelişmelerle ilgili değerlendirmelerde bulundu. Hatimoğulları, ABD Başkanı Donald Trump’ın aşırı sağcı politikalarının her geçen gün belirsizliği biraz daha büyüttüğünü belirterek, “Trump’ın başlattığı vergi tarifeleri sadece gümrük tarifeleriyle sınırlı değil. Bu artık dünya ölçeğinde teknoloji, ticaret ve jeopolitik güç savaşları olmuştur” dedi. İmralı heyetinin ziyaretleri ve sürece ilişkin değerlendirmelerde bulunan Hatimoğulları, şöyle konuştu: “27 Şubat’ta Sayın Öcalan’ın yaptığı asrın çağrısından bu yana geçen sürede ne yazık ki Türkiye’de demokrasi adına bırakın olumlu bir adımın atılmasını çok daha iç karartıcı bir tabloyla karşı karşıyayız. İktidar bu süreçte iyi bir sınav vermedi. Tarihi çağrı, bir metinden ibaret değildi. Bu tarihi çağrı Türkiye’de yaşayan 85 milyon insanın adil ve demokratik bir toplum içinde yaşaması için ve bu demokratik toplumun dönüşüm davetidir. Ama iktidar, bu çağrının ruhunu yok saydıkça ve gereğini yapmadıkça ülkede demokratikleşmenin yolu açılamaz. Bu tıkanıklığın patlak verdiği son olayları hatırlamak gerekirse birisi HDK’ye ve kent uzlaşısına gerçekleştirilen operasyon ve 19 Mart sürecidir. 19 Mart’tan bu yana Türkiye halklarının yükselen sesi sıradan bir tepki ve bir şahsın özgürlüğü için tepki değildi. Bu tepkiler eşit adil özgür ve demokratik yaşamı talep etmek için ortaya çıkan tepkilerdir. İktidarsa bu yükselen seslere karşı bu sesleri duymazdan gelerek baskıları arttırılıyor. Hepimiz izledik televizyonlarda o öğrencileri coplayan ve gaz sıkan polislere 10 bin TL ödül verdiler. Siz kaç ülke bilirsiniz ki işkenceye ödül veriyor? Kendi ülkemizde buna kötü bir şekilde tanıklık ettik. İşkenceye prim verilerek toplumsal barış sağlanamaz. Aksine toplumsal barışa zarar verir, ortak yaşamı zehirler. Siz batıda gençleri coplayanlara ödül vererek bu şekilde prim verirseniz, Kağızman’da bir uzman çavuş kafede yan baktın diye bir insanı herkesin gözü önünde katleder. Bu cesaretin kaynağı cezasızlık politikası ve iktidarın açık korumasıdır. Üstelik üzerine de ödül veriyorsunuz, suça teşvik ediyorsunuz."
Toplum barış istiyor
Hatimoğullları, 1 Ekim'de başlayan ve İmrali ziyaretleriyle devam eden süreç kapsamında yürüttükleri çalışmaları da anlattı. Hatimoğulları, şöyle konuştu: “1 Ekim'de başlayan ve 27 Şubat'ta sayın Öcalan'ın tarihi çağrısıyla taçlanan barış ve demokratik toplum süreci üzerinden tam altı ay geçti. Bu altı ay boyunca bir gün bile yerimizde durmadık. Asya'dan Okyanusya'ya, Avrupa'ya dünyanın dört bir yanını dolaştık ve her yerde heyetlerimiz bu süreci dünya ülkeleriyle paylaştı. Birçok ülkenin temsilcisiyle, elçilikleriyle, kurumlarıyla bir araya geldik. Heyetlerimizle bu süreci anlattık ve çözümü tartıştık. Türkiye'nin dört bir yanında il il, ilçe ilçe dolaştık, halklarımızla barışı konuştuk. 100 bine yakın yurttaşımızla barış için açık ve şeffaf haliyle toplantılar gerçekleştirdik. Şimdi de on binlerce barış gönüllüsüyle tek tek ev ziyaretlerine başlıyoruz. Türkiye'nin ve Kürdistan'ın dört bir yanında. Barış elçisi on binin üzerinde arkadaşımızla, yoldaşımızla tek tek evleri ziyaret etmeye başladık. Yetişemediğimiz yerlere milyonlarca mektup yollayacağız, online toplantılar da yapacağız. Bugüne kadar yaptığımız onca çalışmanın bize gösterdiği bir tek gerçeklik var ki o da çok önemli. Toplum barış istiyor.”
Güven şart
Sürecin güvenle inşa edebileceğini de söyelyen Hatimoğulları, “Bakın en son Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'la DEM Parti İmralı heyetimiz bir görüşme gerçekleştirdi. Daha önce de kamuoyu ile paylaşıldığı gibi görüşme olumlu geçti. Heyetimiz toplumun kafasındaki soru işaretlerini, gözlemlerimizi, önerilerimizi Sayın Erdoğan'a aktardı. Şimdi beklenti, bu görüşmenin barış sürecine hız kazandırması çözümün kapısının aralanmasıdır. Elimizde çok büyük bir fırsat var. Tarih yapma, tarihe geçme fırsatı. Ama açık konuşalım ki aradan iki ay geçmesine rağmen çağrıya denk düşen bir adım ve bir iradeyi henüz göremedik. Toplum net ve makul konuşuyor. Bakın diyor ki ‘iktidar neden adım atmıyor? Bu süreç neden hep tek taraflı ilerliyor? Bir oyalama mı var?’ Biz de buradan yürütme erkine soruyoruz; tecrit sürerken, bir tek somut adım bile atılmazken, tam tersine her gün yeni antidemokratik uygulamalar devreye girerken, kayyımlar devam ederken, sizce biz bu yurttaşlara ne cevap verelim? Ne cevap verelim? Bunlar çok büyük bir soru işareti olarak toplumun kafasında mevcudiyetini koyuyor. Güven maalesef sadece güzel sözlerle değil. Pratik ve güven verici somut bir zeminin tesis edilmesiyle olur. Bu zemin nasıl sağlanır? Sayın Öcalan'ın çalışma ve iletişim özgürlüğünün sağlanmasıyla, Meclis’in silahsızlandırma süreci için bir yasa çıkarabilmesiyle, demokratik görüşün ve barış kanunu teklifinin hazırlanmasıyla, bu kanunu Meclis’ten hep beraber çıkartmasıyla ilk adım olarak bunları yaparsak tüm Türkiye rahat bir nefes alır ve toplumun kafasındaki bu soru işaretleri az da olsa yavaş yavaş ortadan kalkmaya başlar” dedi.