Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Açık
9°
Ara
Damga Manşet Haber Turpun büyüğü adliyelik oldu!

Turpun büyüğü adliyelik oldu!

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, “Turpun Büyüğü” başlıklı basın toplantısında bilirkişi Satılmış Büyükcanayakın’ın iktidarın adamı olduğunu ve kendilerine operasyon çektiğini savundu. Erdoğan'a seslenen İmamoğlu “Sizde böyle maharetli bilirkişi Satılmış beyler oldukça, heybenizde büyük turplar taşıdığınızı düşünebilirsiniz. Sayın Cumhurbaşkanı; turpun büyüğü senin heybenden çıktı” dedi. İmamoğlu'nun bu açıklamasın ardından hakkında yeni bir soruşturma başlatıldı

Okunma Süresi: 13 dk

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, “Turpun Büyüğü” başlıklı basın toplantısı düzenledi. İmamoğlu, İBB’nin Saraçhane’deki ana yerleşkesinde düzenlediği basın toplantısında, kamuoyunun ilk kez duyduğu önemli ve çarpıcı bilgileri, belgeleriyle birlikte paylaştı. İmamoğlu, “Aynı günlerde bir yanda yangın faciasının acılarını yaşarken, öte yanda siyasallaştırılmış yargı eliyle Türk siyasetine şekil verilmeye çalışıldığını gördük. Zafer Partisi Genel Başkanı sayın Ümit Özdağ, her nedense İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı talimatıyla gözaltına alındı. Gözaltına alınma gerekçesinin dışında bir iddiayla da tutuklanarak cezaevine gönderildi. Siyasi parti genel başkanlarının tutuklanmasına Türkiye alışık bir ülke. Ama ne zaman? Darbe dönemlerinde. 1980 darbesinden bu yana, Türkiye’de ilk kez 2 genel başkan cezaevine kondu. Sayın Selahattin Demirtaş, 7 yılı geçen bir zamandır cezaevinde tutuluyor. O da genel başkan iken tutuklandı. Şimdi de Zafer Partisi Genel Başkanı sayın Ümit Özdağ tutuklandı. Dediğim gibi, bunlar ancak askeri darbe döneminde yaşanan olaylardı. Ülkenin durumu için bir kriter olarak bunu görebiliriz. 2025 yılında yargı eliyle genel başkanların cezaevine atılması asla kabul edilemez. Buradan hem sayın Demirtaş’a hem de sayın Özdağ’a sevgilerimi ve selamlarımı yolluyorum. Tabii bu talebin adresi iktidar ve Sayın Cumhurbaşkanı. Pardon aynı zamanda Ak Parti Genel Başkanı. Onlar bu çağrıları ne kadar anlar, ondan endişeliyim. Tamamen bir akıl tutulmasının yaşandığını görüyoruz” dedi.

 

“Bolu’daki yangın faciası esnasında, AK Parti Ankara kongresinin devam edip, 6 saat boyunca, yani kongre bitene kadar Türkiye’ye yangın faciası hakkında eksik bilgi verilmesi de tam anlamıyla bir skandaldır” diyen Erdoğan, “Dünyanın her yerinde bunun adı skandaldır, bunun adı vicdansızlıktır. Kongrenin bitmesini saatlerce bekleyen 4 bakan, ancak siyasi şov tamamlandıktan hemen sonra, kamuoyunu facianın gerçek boyutuyla ilgili bilgilendirmiştir. Şimdi bu akıldan ülkeyi rahatlatacak, insanların huzursuzluğunu dindirecek, milli birlik ve beraberlik sağlayacak bir adım beklenebilir mi? Tek kaygıları, siyasi istikballeri. O siyasi istikbal kaygısı nedeniyle, ülkemizde tek huzurlu gün geçmiyor. AK Partili vatandaşlarımız dahil, bir avuç insan dışında, tek kişinin yüzü gülmüyor. Milletimiz çok uzun zamandır büyük bir hayat pahalılığı ile perişan durumda. Facialar, felaketler art arda geliyor. Gençlerimiz mülakatlarda eleniyor, geleceklerini yurt dışında arıyor. Çeteler yeni doğan bebeklerimizin canına kıyıyor. Kadınlarımız sokaklarda korkuyla geziyor. Çeteler etrafta cirit atıyor. Türkiye mülteci merkezi olmaya devam ediyor. Ama tüm bunlarda hükümetin kabahati yok. Sorumlular yok. Yok yok. Kendilerinde sorumluluk görmeyenler ise, siyasi rakiplerini ayak oyunlarıyla, tezgahlarla saf dışı bırakmaya çalışıyor. İşte biz de bugün çok çarpıcı bir tezgahı ortaya sermek için buluşmuş bulunuyoruz” ifadelerini kullandı.

Bağımsız kurum mu kaldı?

31 Mart seçimlerinden, birinci partisi olarak çıkan CHP’ye ve belediyelerine yönelik haksız hukuksuz operasyonların devam ettiğini belirten İmamoğlu, “Siz bakmayın ayıp olmasın diye söylenen ‘yargı bağımsızdır’ cümlelerine. Türkiye’de bağımsız, özerk kurum mu kaldı? Başkanı, yardımcısı Cumhurbaşkanı tarafından atanan kurum, hakimlerin, savcıların geleceğine karar vermiyor mu? Hakları da orada… Atanma kararları da oradan çıkıyor. Hal böyle olunca, belli amaçlar için atananlar yüzünden, kanundan gelen güç kişiselleştiriliyor, hedef gözetiliyor. Yani siyaset, köküne kadar yargıya karışıyor. Zulümle abat olmaya çalışanlar, belli ki bu her tarafı dökülen, gerekçeleri güldüren sebeplerle hukuksuz operasyonlarına devam edecek. Bunu ben demiyorum. Bunu Cumhurbaşkanı Erdoğan diyor. Ne diyor: ‘Turpun büyüğü heybede.’ ‘Dosyalar gizli’ denilerek şüphelilerin avukatlarına bile bilgi verilmiyor ama Cumhurbaşkanı ne olacak, ne bitecek her detaya vakıf. Ama lafa gelince yargı bağımsız. Değil mi sayın Adalet Bakanı? Bugün biz de Cumhurbaşkanı’ndan esinlenerek, basın toplantımıza bir isim koyduk. Basın toplantımızın adı: Turpun Büyüğü” dedi.

Belgeleriyle paylaşacağım

Heybeden turp niyetine, çok enteresan bir kişilik çıkacağını belirten İmamoğlu, “Bu kişinin adeta bir infazcıya dönüştürüldüğünü, hukuksuzlukların perdesi yapılmaya çalışıldığını, olmayan raporların nasıl iddianameye girdiğini, raporların nasıl değişime uğradığını, imzasız raporla insanların nasıl suçlandığını sizlerle ve kamuoyuyla paylaşacağım. Öyle lafla, dedikoduyla değil, belgeleriyle paylaşacağım. Heybeden çıkaracağımız ‘turpla’ ilgili Cumhurbaşkanı, ‘yargı bağımsızdır’ diye tweet atan Adalet Bakanı ne diyecek, onu da merakla bekliyor olacağım. Bildiğiniz gibi, Beylikdüzü Belediye Başkanlığım sırasında, 2015 yılında yapılan bir ihale nedeniyle hakkımda dava açıldı. Bu dava, hâlen Büyükçekmece Adliyesi’nde devam ediyor. 7 yıl hapis ve siyasi yasakla yargılanıyorum. Mahkemenin, duruşma başlarken hedef koyduğu bitirme süresi 409 gündü. 11 Nisan’a ertelenen duruşma, 826. gününde karara bağlanacak mı; hep birlikte göreceğiz. Aslında yargılandığım ihale dosyası hakkında, 2020 yılında Danıştay karar verdi. Burada, belediye başkanına, yani bana ceza sorumluluğu yüklenemeyeceğini karara bağladı. Danıştay’ın bu kararının altında 5 yüksek yargıcın imzası bulunuyor. Buna rağmen bana dava açıldı. Danıştay’ın 5 yüksek yargıcının benimle ilgili görüşünü yeterli bulmayan mahkeme, konuyu bir bilirkişiye emanet etti. 3 Temmuz 2022 günü bu bilirkişi, raporunu sundu. Bu sıra dışı bilirkişi, Danıştay’ın 5 yüksek yargıcının kararını doğru bulmamıştı ve yeni yazdığı raporla, bu ihalede sorumluluğum olduğunu iddia etti. Bu ifadeler iddianameye de girdi” diye konuştu.

Özel seçilmiş biri

O bilirkiişinin özel seçilmiş biri olduğunu iddia eden İmamoğlu, “Bu bilirkişi, olmayan şeyleri yazacak-atıf yapacak kadar rahat bir profesyonel. Başına bir şey gelmeyeceğinden emin. Belli ki arkasında güvendiği kişiler var. Şimdi sizlere bu bilirkişiyi takdim ediyorum. Bu sıra dışı bilirkişinin adı: Satılmış Büyükcanayakın. Evet, heybedeki turpun adı belli oldu: Satılmış Bey. Bu ismi aklınızda tutun. Gerçi akılda kalıcı bir yanı var zaten. Olmayan bir raporu varmış gibi göstererek, adli makamları yanıltmaya yönelik girişimi nedeniyle, bilirkişi Satılmış Bey ile ilgili suç duyurusunda bulunulmasını mahkemeye ilettik. Mahkeme, bu talebe cevap bile vermedi. Diyorum ya; arkası sağlam, korunaklı yerde. Danıştay’ın 5 yüksek yargıcı yerine, bilirkişi Satılmış Bey’e itibar edilince, mahkemeye itiraz ettik. Mahkeme, yeni bir bilirkişi grubu oluşturdu. Sayıştay denetçisi olarak görev yapmış, 3 kişilik uzman bilirkişi heyeti, konuyu inceledi. Yeni rapor, benim ve arkadaşlarımın lehine çıktı. Bu raporun ardından mahkeme dedi ki, ‘2 rapor birbiriyle çelişiyor. O zaman bir 3. bilirkişi raporu isteyelim.’ Mahkeme yine, bu kez başka 3 Sayıştay denetçisinden bilirkişi raporu istedi. Yeni bilirkişi raporu geldi. Rapor yine benim ve arkadaşlarımın lehine çıktı. Sanırım buraya kadar anlattıklarımla, Satılmış Büyükcanayakın isimli bilirkişi arkadaşın profili hakkında aklınızda bir şeyler şekillendi. Düşünsenize; adam mahkemeyi aldatacak kadar cesur, olmayan rapordan bahsedecek kadar gözü kara. Normalde böyle bir bilirkişinin ehliyeti iptal edilir, değil mi? Ama öyle olmadı. Satılmış Bey’e bu cengaverliği nedeniyle yeni vazifeler verildi. Yani ödüllendirildi. Verilen görevler de ne tesadüf ki, hep bizimle ilgili” şeklinde konuştu

Al gülüm ver gülüm!

Bilirkişi Satılmış Büyükcanayakın'ın kendilerine karşı bariz bir art niyeti olduğunu dile getiren İmamoğlu, “İspatlı, belgeli. Peki ne oldu biliyor musunuz? 2 Şubat 2024’te, İETT hakkında yürütülen bir soruşturmaya, yine bilirkişi olarak Satılmış Bey atandı. İETT avukatları, kamu ihalelerinde yetkin olmadığı için, Satılmış Büyükcanayakın’ın bilirkişi olarak atanmasına itiraz etti. Savcı, yanıt vermeden 6 ay bekledi. Ağustos ayına geldiğimizde, ‘Hayır, bu soruşturmanın bilirkişisi Satılmış Bey olacaktır’ dedi. Beklendiği ve istendiği gibi, bilirkişi Satılmış Bey, İETT aleyhine bir rapor hazırladı. Asılsız tespitlerle dolu bir rapor. Savcı, başka bilirkişi kabul etmeyince, İETT emekli Sayıştay denetçilerinden oluşan bir gruptan bilimsel uzman görüşü talep etti. Sayıştay denetçileri, bilirkişi Satılmış Bey’in raporunun hukuken doğru olmadığını ispatlayan bir rapor gönderdi. Bitmedi. Sırada Varan 3 var. Her raporunda bizi ve kurumlarımızı suçlayan, bu art niyetliliği ispatlanmış bilirkişiye bir görev daha verildi. Resmen özel olarak sürekli bize atanıyordu. Geçtiğimiz eylül ayında, asfalt firmamız İSFALT ile ilgili yürütülen bir soruşturmada da bilirkişi olarak yine Satılmış Bey tercih edildi. Savunma avukatlarımız, mahkemeye dilekçe vererek, bilirkişinin yeterliliği olmadığını belirtti. Pek tabii yine de Satılmış Bey’e görevi verdiler. Tahmin ettiğiniz gibi, kısa sürede raporunu hazırlayan bilirkişi Satılmış Bey, şirketimiz ve çalışanları aleyhine rapor düzenledi. Tıpkı İETT’de olduğu gibi, İSFALT’ta da arkadaşlarımız, emekli Sayıştay denetçilerinden bilimsel uzman görüşü talep etti. Pek tabii bilimsel rapor Satılmış Bey’in raporunu hukuksuz buluyordu. Şimdi burada önemli unsur şu: Bildiğiniz gibi, belediye operasyonlarını yapan savcılar, 3 şirketimizin 16 ihale dosyasını polis marifetiyle almıştı. Beşiktaş ve Esenyurt operasyonlarının ardından, konunun İBB’ye getirilmek istendiğini belirtmiştim. İşte bilirkişi Satılmış Bey’e verilen bu 2 dosya da aynı soruşturmada yer alıyor. Ne güzel operasyon değil mi? Al gülüm, ver gülüm” eleştirisinde bulundu.

Utanmaları yok!

Bu iktidar, ağzını yaya yaya, ‘Yargı bağımsızdır. Yargıyı rahat bırakın. Hele yargının kararını bir görelim’ diyor ya; gerçekten edeplerini ve utanma duygularını kaybetmişler” diyen İmamoğlu, “Hikâye gibi anlatıyorum, sizler de dinliyorsunuz da bunların hepsi bir başka skandal. Bizim soruşturmalar, ne tesadüf hep Satılmış Bey’e denk geliyor yahu. Arkadaşlara sordum, ‘İstanbul’da kaç bilirkişi var’ diye. 8 bin 806 bilirkişi varmış. Temel alanı Satılmış Bey gibi muhasebe olan ise, bin 891 bilirkişi var İstanbul’da. Yahu bu binlerce bilirkişi arasında bize hep Satılmış Bey’in düşmesi tesadüf olabilir mi? Dönelim Varan 4’e. Satılmış Bey, bu kez kurum lehine rapor verdi ama nasıl? Göreve geldiğimizde, geçmişte yapılan usulsüz iş ve işlemlerin tespiti için inceleme başlatılması talimatı verdim. 2019’un sonbaharında. Teftiş kurulumuz, çok sayıda dosya buldu, çok sayıda suç duyurusunda bulunduk. Belgeli, ispatlı konular. Ama ne yazık ki hep yargıdan döndü. Onlardan biri de 2018 yılında İSBAK şirketimizde yapılan bir ihale ile ilgiliydi. Usulsüzlük tespit ettik. Mahkemeye verdik. Mahkeme, 2023 yılında bu soruşturmada, yine ünlü bilirkişi Satılmış Bey’i tercih etti. Sonuç ne oldu? Satılmış Bey, ‘usulsüzlük var’ dediğimiz dosya için, ‘kusur yok’ raporu verdi” ifadelerini kullandı.

2019 sonrası cengaver

Satılmış Büyükcanayakın'ın 2019 öncesi döneme karşı son derece nazik olduğunu ifade eden İmamoğlu, “Satılmış Bey, maşallah 2019’dan sonra cengaver oluveriyor. Hani siyaset yargıya müdahale etmiyordu? Nedir bu Satılmış Bey sevdası. Hayatımıza Satılmış Bey isimli kişi, bu kadar nüfuz ettirilince, araştırmaya başladık, ‘Kimdir bu’ diye. Bir baktık ki bu arkadaşa, nedense hep CHP’li belediyelerin dosyaları düşüyor. Hayri İnönü zamanında Şişli, Şükrü Genç döneminde Sarıyer, Ali Kılıç döneminde Maltepe, Küçükçekmece. Liste uzayıp gidiyor. Peki 8 binden fazla bilirkişisi olan İstanbul’da, neden hep Satılmış Bey tercih ediliyor? Bu Satılmış Bey bilirkişisi kim, anlatalım. Kendisi emekli bir vatandaş. Nereden emekli? Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’ndan. Bakanlıktaki görevi ne? Ayniyat saymanı. Sonra bilirkişiliğe başlamış. Kooperatif davalarına bakıyor. Daha sonra Çorlu, Tekirdağ, Çerkezköy’deki davalarda bilirkişilik yapıyor. Çerkezköy kısmı arkadaşların dikkatini çekmiş. İsmini vermeyelim, soruşturma başlıyor sonra. 2014-2016 yılları arasında ünlü bir yargı mensubumuz, Çerkezköy’de hakim. Acaba hiç karşılaştılar mı, tanışırlar mı? Yoksa sadece tesadüf mü? Bir soru daha sorayım. İstanbul’un bu çok ünlü bilirkişisi Satılmış Bey’in, Çorlu Ağır Ceza Mahkemesi’nde ‘sahte bilirkişi raporu yazmak’ iddiasıyla yargılandığı bir dava oldu mu? Satılmış Bey sevdalısı savcılar herhalde biliyordur bunu” dedi.

Alo Satılmış Bey!

Ortada bir garabet olduğunu belirten İmamoğlu, “Bu maharetli bilirkişi Satılmış Bey, son olarak nerede karşımıza çıktı biliyor musunuz? Geçtiğimiz haftalarda yapılan Beşiktaş ve Esenyurt operasyonlarında. Eğer bir konu İBB’yi ve Ekrem İmamoğlu’nu ilgilendiriyorsa, savcıların konuyu bize bağlama arzusu varsa, bilin ki maharetli bilirkişi Satılmış Bey de o dosyaya eklemleniyor. Adeta ‘Alo Satılmış Bey!’ Hemen imdada yetişiyor. ‘Şak’ diyorlar, ‘tak’ diye rapor çıkıyor. Beşiktaş ve Esenyurt operasyonları ile İBB şirketlerinin bağı şöyle: Savcılığın, son Beşiktaş ve Esenyurt operasyonları, 236-201 no’lu dosya üzerinden yürüyor. Bildiğiniz gibi bu gizli bir dosya. Bu dosya, aynı zamanda İETT, İSFALT ve İGDAŞ’ı da ilgilendiriyor. Çünkü bu dosya, aslında bu 3 kurumumuzdan savcılıkça alınan 16 ihale dosyasıyla ilgili. Düşünün, savcı, yeni bir soruşturma numarası bile almadı. Bizim dosyadan hareket etti. İlinti kuruyor” diye konuştu.

KEŞKE HAREKETE GEÇSENİZ KEŞKE!

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'a seslenen Ekrem İmamoğlu, “Evet Sayın Adalet Bakanı. Duydun ya da duyacaksın bunları. Bunların hepsini kelime kelime inceletmeni, duymanı ve ona göre Adalet Bakanı olarak hareket etmeni istiyorum. Bir vatandaş olarak istiyorum. Bu ülkede, 86 milyonun her bireyi, adalet isteme hakkına sahiptir. Bunlara edecek 2 kelamın vardır elbet. Bu yargı mensuplarının işlemlerini inceleme sorumluluğu, yargı mensuplarının incelenmesini, işlem yapılmasının sorumluluğu, umarım sizin boyunuzu aşan bir sorumluluk değildir. Gerçekten bunu görmemiz için. Daha önce defalarca duyurduğumuz birçok hukuksuzluğa rağmen, tek bir hamleniz olmadı. Şimdi hızla HSK'yı bu konuda harekete geçirmelisiniz. Hızla Hakimler Savcılar Kurulu’nu harekete geçirmelisiniz. Bu yargı mensuplarının iş ve işlemlerini takip etmek, doğruluğunu soruşturmak sizin bakanı olduğunuz HSK'nın görevi. Sakın bana bağımsız yargı cümlesiyle bir tweet atmayın. Sizi görevinizi yapmaya ve acilen yapmaya davet ediyorum.Ama buradan bir iddiada bulunacağım. Yapamayacaksınız. Gücünüz yetmez. Tersi mi diyorsunuz? Şaşırtın beni. Ama gücünüz yetmez. Sözünüz İstanbul'da geçmez. Çünkü milletin bağlı olduğu hukuk kuralları değil, hukukun yürütülmesiyle ilgili tepeden tırnağa tanımlanmış, ülkemizin en üst yargısından en ücra köşesinde görev yapan mensuplarına varıncaya kadar sistemli yürümesi gereken bir süreç değil, başka bir bağlılık ve bağımlılık var. Adliyede, koridorlarda duyulan bir ses, herkesin kulaklarında çınlıyor: ‘Bakan bize karışamaz.’ Devletin dini adalet değil mi? Keşke bütün bu sözlerimi yanıltsanız da ben de sizden özür dilesem. Keşke harekete geçseniz, keşke” dedi.

ALLAH'IMA BİN ŞÜKÜR HUZURLA UYUYORUM

Konuşmasının sonunda Cumhurbaşkanı Erdoğan'a seslenen İmamoğlu, “Evet Sayın Cumhurbaşkanı. Sizde böyle maharetli bilirkişi Satılmış beyler oldukça, siz de binlerce bilirkişi arasından, nokta atış Satılmış Bey bilirkişisini bulan yargı mensupları oldukça, bir davanın öncesinde ya da yürüyen sürecin öncesinde, heybenizde büyük turplar taşıdığınızı düşünebilirsiniz. Ne var ki, sizin turp zannettikleriniz, bu milletin gönlünde zerre yer etmez. Bağımsız yargıyı ve adalet sistemimizi ters düz etmek, kumpaslarla siyasi istikballer için kullanmak, sizden öncekilerin, hatta sizin döneminizde bile bunu yapanların nasıl ayağına dolaştıysa, yarın da emin olunuz ki, sizin ayağınıza dolaşacak. Milletin verdiği yetkiyi, yargı kumpaslarıyla iç edemezsiniz. Haramdır. Haramdır. Böyle yaparsanız, millet size ‘Hakkım haram olsun’ der. Kul hakkı yemeyin. Günahtır. Kul hakkı yiyen, bunun bedelini bu dünyada da öbür dünyada da ödeyemez. Sayın Cumhurbaşkanı; turpun büyüğü senin heybenden çıktı. Aslında işin çok kolay. Bu kadar heybe sırtında taşımana gerek yok. Bu kadar yük taşıyacağına, kendini sadece milletin sandıktaki vicdanına emanet ettiğin an rahatlayacaksın. Yastığa başınızı koyduğunuzda huzurla uyumak kadar güzeli yoktur. Ben geceleri, Allah'ıma bin şükür, huzurla uyuyorum. Rüyamda beni korkutacak bir kişi bile yok. Bunu huzurla uyuyamayan düşünsün. Allah size de nasip etsin” eleştirisinde bulundu.

 

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *