Türkiye’nin dört bir yanındaki özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde çalışan öğretmenler, terapistler ve uzmanlar kötü çalışma koşulları, hak gaspları ve sömürü düzenine karşı eylem yaptı. Kadıköy İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü önünde Özel Sektör Öğretmenleri Sendikasının düzenlediği eylemde taban maaş talebi yeniden vurgulandı. Basın açıklamasını tüm katılımcılar adına Özel Sektör Öğretmenleri Sendikasından Havva Zenginer okudu. Son yıllarda rehabilitasyon sektörünün, devlet politikalarının sermayenin çıkarlarına öncelik tanıması sebebiyle gittikçe daha fazla ticari bir yapıya dönüştüğüne dikkat çeken Zenginer, “Çalışanların hakları göz ardı edilirken, işverenlerin talepleri doğrultusunda düzenlemeler yapılmakta; bu süreçte bizler yalnız bırakılmaktayız. Kamu hizmeti niteliği taşıması gereken rehabilitasyon merkezleri, giderek kâr odaklı işletmelere dönüşmektedir. Bu durum, hem biz çalışanları hem de hizmet alan bireyleri mağdur etmektedir” ifadelerini kullandı.
Sorunlar say say bitmiyor
Zenginer, rehabilitasyon merkezlerinde çalışanların sorunlarını şu şekilde sıraladı: “Haftada 40 saatlik ders programı, fiziksel ve zihinsel olarak bizi tükenmişlik noktasına getirmektedir. Özel gereksinimli bireylerle çalışmak, yoğun dikkat ve duygusal emek gerektirirken bu emeğin karşılığı ne ücret politikalarıyla ne de çalışma şartlarıyla karşılanmaktadır. Çalışanların yalnızca 2 haftalık yasal izin hakkı bulunmaktadır. Bu süre, birçok kurum tarafından keyfi şekilde engellenmekte, izinlerimizi kullanmamız neredeyse imkânsız hale getirilmektedir.”
Çalışanların hakkı yok sayılıyor
Çalışan çok sayıda kişinin hakkının yok sayıldığını da anlatan Zenginer, “Çoğu kurum, maaşlarımızı yalnızca asgari ücret üzerinden sigortalıyor, kalan kısmını ise elden ödeme yoluyla veriyor. Bu, hem emeklilik hakkımızı gasp ediyor hem de geleceğimizi güvencesiz bırakıyor. Üç kuruşa köle gibi çalıştırılıyoruz ve bu durumdan artık kurtulmak istiyoruz. Bunlar yetmez gibi çalışanların hakları yasa dışı uygulamalarla sürekli ihlal ediliyor. Çalışma ortamlarında sıkça mobbinge maruz kalıyoruz. İtiraz ettiğimizde ise işten çıkarılma tehdidiyle susturuluyoruz” dedi.
Bakanlık patronları koruyor
Milli Eğitim Bakanlığı'na yönelik de eleştirilerde bulunan Zenginer, “MEB, rehabilitasyon merkezlerini denetlemek ve çalışan haklarını gözetmek yerine, patronların çıkarlarını koruyan bir politika izlemektedir. Denetimler yetersiz kalmakta, usulsüzlükler görmezden gelinmekte ve sektördeki sorunlar daha da derinleşmektedir. Eğitim, sosyal adalet ve eşitlikten uzak bir ticari alan haline gelmiştir” diye konuştu.
Toplum mağdur ediliyor
Rehabilitasyon merkezlerinin, özel gereksinimli bireylerin gelişimi için hayati öneme sahip olduğunu vurgulayan Zenginer, “Ancak merkezlerin giderek sermayenin tekelinde birer ticarethane haline gelmesi, hizmet kalitesini de düşürmektedir. Sektörün kâr odaklı yönetimi, hem hizmet alan bireylerin ailelerini maddi olarak zora sokmakta hem de merkezlerin gerçek amacından uzaklaşmasına neden olmaktadır. Bu durum, yalnızca çalışanların değil, toplumun tüm kesimlerinin mağduriyetine yol açmaktadır” dedi.
Devlet gerçekten destek olmalı
Devletin, rehabilitasyon sektöründeki sorunları görmezden gelmeyi bırakması ve yapısal reformlarla çözüm yolları üretmesi gerektiğini söyleyen Zenginer, “Öncelikle, bakanlığın denetim mekanizmalarını güçlendirmesi ve çalışan haklarının korunmasını güvence altına alması elzemdir. Rehabilitasyon merkezlerinin yalnızca ticari işletmeler gibi yönetilmesine izin verilmemeli, bu merkezler kamusal hizmet anlayışıyla düzenlenmelidir. Sektördeki çalışanların kamu personeli statüsüne geçirilmesi ve kamuda çalışan meslektaşlarımızla eşit haklara sahip olmamız, bu alandaki birçok sorunun çözümünde kilit rol oynayacaktır. Devlet, bu sektörü gerçekten desteklemek istiyorsa, çalışanların haklarını teslim etmeli, emeğimizin değerini görmeli ve sermaye odaklı politikalar yerine insan odaklı bir yaklaşım benimsemelidir” şeklinde konuştu.
Harekete geçin
Taleplerin dikkate alınmasını istediklerini söyleyen Zenginer, “Eğer çalışma koşullarımız iyileştirilmezse hem bizler hem de hizmet sunduğumuz bireyler için daha büyük mağduriyetler yaşanacaktır. Devleti, bakanlıkları ve tüm yetkili mercileri sorumluluğa davet ediyoruz: Daha fazla zaman kaybetmeden adil, eşitlikçi ve insani bir sistem için harekete geçin! Bu mücadele yalnızca çalışanların değil, herkesin mücadelesidir. Hep birlikte daha iyi bir geleceği inşa edebiliriz” çağrısında bulundu.