Bakırköy Kent Savunması Yürütme Kurulu adına Kültür Mirası Yönetimi Uzmanı Öğretim Görevlisi Dr. İlknur Türkoğlu ile kentsel dönüşüm hakkında konuştuk. BKS Yönetim Kurulu adına sorularımızı yanıtlayan Türkoğlu, “Biz BKS olarak kentsel dönüşümde mutlaka devlet desteği olması, kentsel dönüşümün müteahhitlerinin rant elde edeceği bir alan olmaktan çıkarılması gerektiğini vurguluyoruz. Defalarca yaptığımız açıklamalarda belirttiğimiz gibi, büyük alt yapı projeleri için dış finans bulabilen devlet, hükümet, asıl halkın can güvenliği için büyük yatırımlar yapabilmeli. Unutulmamalıdır ki İstanbul’da olacak deprem tüm ülkenin güvenliği ve geleceği açısından büyük riskler taşıyor” dedi.
İstanbul’da beklenen depremin Bakırköy açısından riskleri neler olabilir?
Öncelikle, İstanbul tarihi boyunca yıkıcı depremler yaşamış bir şehir. Bizans Döneminde de Osmanlı Döneminde de yani yaklaşık 1500 yıldır İstanbul’da yazılı kayıtlarda anlatılan büyük depremler olduğunu biliyoruz. Bakırköy’ün deprem açısından üç önemli riskli durumu var. İlki ilçenin zemininin genç bir oluşum olması yani yerleşilebilir ama deprem ivmesi yüksek bir zemine sahip olması. İkincisi, her ne kadar İstanbul kentsel alanı, aktif ve büyük bir fay hattı üzerinde değilse de, Bakırköy, Kuzeydoğu Anadolu fay hattının Marmara denizi içinde uzanan aktif kollarına, yani deprem kaynağına yakın konumda olması. Ama asıl büyük tehlike Bakırköy’de 1970’lerde 2-3 katlı ahşap evlerin yer aldığı eski doku üzerinde, büyük bir yık-yap furyası ile çoğu denetimsiz apartmanlaşma olması nedeni ile deprem dayanımı zayıf bir yapı stoğuna sahip olmasıdır. Özellikle merkez mahallelerde, binaların bodrum katlarına inildiğinde, beton içinde deniz kabuklarının olduğu, demirlerin paslanıp ufalandığı görülür.
1999 ve 6 Şubat depremlerinden sonra Bakırköy’de yeterli çalışma yapıldığına inanıyor musunuz?
Biz Bakırköy Kent Savunması (BKS) olarak ve diğer pek çok STK konunun önemine ve aciliyetine dikkat çekmek için pek çok etkinlik, toplantı, panel düzenledik. Kentsel dönüşümün ertelenemeyecek kadar acil olduğunu belirttik ve bu konuda tavsiye niteliğinde açıklamalar yaptık. Halk bu konuda eskisine göre çok daha bilinçli ama iş yapıların depreme karşı güvenilir hale getirilmesine gelince halkın eli kolu bağlanıyor çünkü kentsel dönüşüm halkın tek başına altından kalkabileceğinin çok ötesinde bir sorun. Bu nedenle Bakırköy halkı can güvenliğinden endişeli bir halde beklemeye devam ediyor. Bir kısım bina sahipleri ise yeter ki evimizde korkmadan yaşayalım diye müteahhitlerle anlaşıp, evlerini yeniletmek istiyor, ama bu defa da bina sahiplerinin bir kısmı maliyetleri karşılayamadığı için evlerini satmak ve kentlerini terk etmek zorunda kalıyor. Zaten 6306 sayılı “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi” hakkındaki kanun Dönüşüm konusunu tamamen müteahhitlik sistemi üzerine kurulu. Bir sosyal Devlet düzeni olmadığı için dönüşüm sürecindeki barınma sorununa artık yüksek enflasyon karşısında anlamı kalmayan kira yardımından öte hiçbir destek verilmiyor. Şu anda Bakırköy’de herkesin kafası karışık ve sorularına cevap alamıyor.
Avcılar’da yapılan düzenleme ile kentsel dönüşümün hızlandığını, deprem riski olan yapıların hızla yenilendiğini görüyoruz. Bir de Zeytinburnu’ndaki yüksek yapılanma örnek gösterilip daha fazla ilave kat isteniyor. Bakırköy’de bu neden olamıyor sizce?
Bakırköy, farklı nitelikteki mahallelerden oluşuyor. Bir mahalle için doğru olan çözüm diğeri için doğru olamıyor. Örneğin, Merkez mahallelerde bitişik nizam yapılar var. Burada tek bina yenilenmesi ile sorun çözülemiyor. Kartaltepe Mahallesinde ise çoğunlukla bahçeli ve daha az katlı binalar var. Bu nedenle bu bölgede dönüşüm bina sahiplerinin imkanları ile yürütülebiliyor. Halk tabii ki daha az para harcayarak binasının yenilenmesi istiyor ama bu talep bazen akıl almaz boyutlara geliyor. Kentin ne hale geleceği hesap edilmeden, artı üç kat dört kat isteyenler oluyor. Ama eski kent kent dokusu üzerinde apartmanlaşan bölgelerde bu mümkün olmuyor. 2000 başından beri tüm Bakırköy için çözüm üretilmeye çalışıldı fakat bugüne kadar başarıya ulaşamadı. Bu konuda yerel yönetimler de yeterli bilgilendirme yapmıyor. Biz Bakırköy’deki ve diğer ilçeleri elimizden geldiğince takip ediyoruz. Fikirtepe örneği ya da Tozkoparan’da yaşanan yıkımlara şahit olduk. Zeytinburnu’nda da eski konut doku halen son derece riskli. Orada ve daha birçok yerde, kamu arazilerinde yüksek yapılaşma verildi ve yapılan pahalı konutlar alabilecek gücü olanlara satıldı. Genellikle dönüşümün önceliğinin, en riskli yerlerde değil, rantı en yüksek yerlerde olduğunu isliyoruz. Tümüyle müteahhitlik sistemi üzerine kurulu bir sistemde bir Devlet Kurumu olan TOKİ’de devasa bir müteahhitlik şirketi gibi çalışıyor. Bakırköy’de de örneğin, çok daha riskli binaların bulunduğu mahalleler varken yüksek rant elde edecekleri için bazı çıkar çevrelerinin Ataköy’ü hedefe koyduklarını da biliyoruz.
Halk sorularına cevap alamıyor dediniz. Ne gibi sorunlar yaşanıyor? Örnek verebilir misiniz?
Doğrusu, halka yeterince bilgi verilmemesi ya da yanıltıcı bilgi verilmesi de önemli bir sorun, Örneğin, Temmuz 2024 tarihinde medyada “Bakırköy’de kentsel dönüşüm sorunu çözüldü, artı bir kat verildi” diye bir haber yayıldı. Tüm binalara artı bir kat verileceğine inanan halk, binaları yenilensin diye karot aldırdı. Şimdi bu binaların belediye tarafından elektrikleri suları kesiliyor ve halk çaresiz, çünkü imar planları konusunda şu anda ne olduğu, ya da olacağı konusunda yerel yönetim bir açıklama yapmıyor, yapamıyor. Belki onları da aşan sorunlar var ama biz ne olup bittiğini bilmiyoruz. 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planının hazırlandığı ilk meclise gireceği bilgisi verilmişti, şimdi 1/5000 Nazım imar Planının revizyonundan söz ediliyor. Bize bu konuda çok fazla soru geliyor, elimizden geldiğince, konunun uzmanı olan arkadaşlarımızın yardımı ile soruları cevaplamaya çalışıyoruz. Hatta bu konuda yakın zamanda yine bir panel düzenleyeceğiz. Halk kendi başına çare bulamadığı için, riskli olduğunu bildiği halde oturmaya devam etmek zorunda kalıyor. Ya da oturanlardan biri belediyeye baş vurup karot aldırıyor, binası yenilensin diye, fakat sonrasında bina yıkım kararı çıkınca ortada kalıyor. Bazı binalarda üst katlar ruhsatsız, bina yıkılınca bu katların sahipleri hiçbir hak iddia edemiyor. Halka yeterli bilgi verilmeyen konulardan biri de, binaların depreme karşı güçlendirilmesi konusu. Son 25 yılda bu konuda yeni teknolojiler üretildiğini, Dünyada ve ülkemizde de uygulanan örneklerden başarılı sonuçlar alındığını öğreniyoruz. En yakın örneği Hatay’da yaşandı. Belediye konutları olarak bilinen, aynı zamanda ve tamamen aynı projeye göre yapılmış olan yüksek bloklardan, deneme amaçlı olarak yeni teknoloji güçlendirme uygulanan birisi, 6 Şubat depreminde hasarsız olarak ayakta kalırken, diğer üç bloğun sekiz saniye içinde yerle bir oldu. Binaların güçlendirilerek deprem riski bertaraf edilebilecek olanların tespiti ve güçlendirme yöntemleri konusunda gerekli düzenlemeler ve bilgilendirmelerin yapılması konusunda da yerel yönetimlere önemli görev düşüyor. Bu konuda, hem merkezi yönetimde hem İBB’de bazı çalışmalar olduğunu öğrendik.
Peki bu konuda BKS’nin önerileri nelerdir?
Biz BKS olarak kentsel dönüşümde mutlaka devlet desteği olması, kentsel dönüşümün müteahhitlerinin rant elde edeceği bir alan olmaktan çıkarılması gerektiğini vurguluyoruz. Defalarca yaptığımız açıklamalarda belirttiğimiz gibi, büyük alt yapı projeleri için dış finans bulabilen devlet, hükümet, asıl halkın can güvenliği için büyük yatırımlar yapabilmeli. Unutulmamalıdır ki İstanbul’da olacak deprem tüm ülkenin güvenliği ve geleceği açısından büyük riskler taşıyor. Buna ilaveten, sosyal devlet özellikleri güçlü olan ülkelerde (Fransa, İskandinav ülkeleri vb.) olduğu gibi, afet veya herhangi bir nedenle ihtiyaç durumunda halkın geçici barınabileceği konutlar üretmelidir. YOKİ yüksek gelir gruplarına konut yapmak yerine, halkın en azından geçici barınma sorununu çözecek konutlar yapmalı. Binası yıkılan vatandaş, özellikle de Bakırköy gibi emekli nüfusun fazla olduğu yerleşimlerde nereye gideceğini bilemiyor. Bakırköy’de bina stokunun gerekiyorsa yıkılıp yapılması, mümkünse güçlendirilmesi kapsamındaki deprem risklerinin azaltılması konusu, hayati bir ihtiyaç ve daha fazla ertelenmemeli. Ama bu yapılırken Bizans ve Osmanlı dönemine ait sayısız kültür mirasına ve zengin bir kentsel hafızaya sahip olan Bakırköy’de tüm bu kültür mirasının korunarak bir dönüşüm planı yapılması da şart. Kısacası, bizim kentsel dönüşüm konusundaki talebimiz, rant değil halk odaklı, uzmanlarla işbirliği yapılarak planlanan, kentsel hafızaya saygılı ama en önemlisi deprem dirençli bir Bakırköy’de yaşamak için acil adımların atılmasıdır.