İstanbul'da ve Hatay'da yaşanan adli skandallar, Türk adalet sisteminde ciddi güven bunalımına yol açtı. Çeşitli yolsuzluk ve görev kötüye kullanma iddialarıyla gündeme gelen Cumhuriyet Savcıları, yargının bağımsızlığına gölge düşüren ciddi suçlamalarla karşı karşıya kaldılar.
Harun Ayık'ın Görevini Kötüye Kullanması ve Meslekten İhraç Kararı
İlk skandal, Büyükçekmece Cumhuriyet Savcısı Harun Ayık'ın görevini kötüye kullanması ile ilgili ortaya çıktı. Ahmet Ş.'nin Çerkezköy'deki arazi dolandırıcılığına dair şikayetini mesai dışı saatlerde kabul ederek soruşturma başlatan Savcı Ayık, şikâyet dilekçesini ilgisi olmayan bir dosyaya ekledi. Ayrıca, soruşturma konusunda Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yetkisizliği olduğu halde işlemlere devam etti.
HSK Teftiş Kurulu tarafından yapılan soruşturma sonucunda, Harun Ayık'ın yasa dışı gözaltı kararı aldırdığı ve müştekilere baskı uyguladığı ortaya çıktı. HSK 2. Dairesi, Ayık'ı görevden ihraç etti ve suçlu bulundu.
Hatay'da İki Savcı Hakkında Soruşturma
Hatay'ın Samandağ İlçesi'nde görevli Cumhuriyet Savcıları Mustafa Avcı ve Hüseyin Seyirci, soruşturmada bulunan şüphelilerle birlikte yemek yiyip fotoğraf çektirerek sosyal medyada paylaşıldılar. Bu durum, HSK tarafından soruşturma başlatılmasına neden oldu. Soruşturma sonucunda, Savcı Avcı'nın, Mehmet B. hakkında işlem yapmadığı ve Savcı Seyirci'nin, Hüsamettin K.'yı şüpheli yerine tanık olarak kaydettikleri tespit edildi.
Yolsuzluk ve Görev Kötüye Kullanma İddiaları
Bunun yanı sıra, Mehmet B. ve Çetin A. hakkında yapılan gözaltı işlemleri sırasında, şüphelilerin Savcı Avcı'nın adını kullanarak kendilerine yardımcı olunması için jandarma personelini yönlendirdikleri belirlendi. Yine, Savcı Seyirci'nin, Çetin A. hakkında yürütülen sahtecilik dosyasına işlem yapmadığı ortaya çıktı.
Savcıların suçlu şüphelileriyle olan ilişkileri ve hukuki süreçlere müdahale etmeleri, HSK 2. Dairesi tarafından yapılan incelemeler sonucunda açığa alınmalarına neden oldu.
Sonuç ve Gelecek Adımlar
Bu tür vakalar, Türk adalet sisteminin güvenliği ve bağımsızlığını sorgulatan olaylar haline gelmiştir. Her iki skandalda da yargı bağımsızlığını ihlal eden, görevini kötüye kullanan ve yolsuzlukla suçlanan savcılar hakkında alınan kararlar, hukukun üstünlüğü ve adaletin sağlanması adına önemli bir adım olmuştur. Yargıdaki bu tür olumsuz gelişmelerin önlenmesi için denetimlerin artırılması ve şeffaflık ilkesinin daha fazla benimsenmesi gerektiği açıkça görülmektedir.